Evliya Çelebi, Bursa için “Bursa su şehridir. Bursa sudan ibarettir” demesinin ardından bugün ne yazık ki Bursa; su fakiri bir şehir haline gelmiştir.
Bunun nedenlerini sıraladığımızda birkaç sebep bulabiliyoruz.
Bunlardan birincisi ve en önemli faktörün küresel iklim değişikliği olduğunu söyleyebilirim.
2014 ve 2023 yılları arasında yani son 10 yılda Dünya 1,19 derece ısındı.
Küresel ısınma ve iklim değişikliği sebebi ile her geçen yıl Dünya ve ülkemize daha az miktarda yağmur yağmaktadır.
Yağmurun az yağmamasının yanında, kar yağışının da her geçen gün gecikmesi ile özlem duyduğumuz karın yağmasını dört gözle bekler hale geldik.
Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarına göre, Bursa 2025 yılı itibarıyla nüfusu 3 milyon 214 bin 571 kişiye çıkmıştır.
Bursa’da nüfusun yüzde 93’ünün kentlerde yaşamasını da mevcut barajlardaki su tüketimini hızlandırmakta olduğunu görüyoruz.
Kışın ortasına geldiğimiz bu günlerde su fakiri haline gelen Bursa’da içme suyu sağlayan Doğancı ve Nilüfer Barajları’ndaki su oranı ancak yüzde 18.96’ya çıkabilmiştir.
Coğrafi haritaya baktığımızda nehir ve gölleri görüyoruz ama fiziki olarak birçoğunun kurumuş olduğunu şahit oluyoruz.
Bursa’da ve ülke genelinde bir su politikası olmadığı için mevcut su kaynaklarının etkin bir şekilde kullanılmaması nedeni ile su havzaları bir bir yok olmaktadır.
Küresel iklim değişikliğinin yanı sıra bu su kaynaklarının azalmasındaki en büyük etkenlerden biride, tarım alanlarının vahşi sulanmasıdır.
Maalesef bir sulama politikası olmayınca, İznik Gölü de kurumaya aday bir göl haline gelmiş, etrafındaki zeytin ağaçlarının sulanması nedeni ile İznik Gölü’ndeki su seviyesi bile endişe edilecek seviyede azalmıştır.
Su kaynaklarının yanı başına konulan su pompaları ile tarım alanları sulanmakta, suyun olmadığı alanlarda açılan su kuyularındaki sular yeryüzüne çekilerek sulu tarım yapılmaktadır.
Tarlaların açılan kuyular ile sulanması sonucunda yer altı suları azalmakta ve suya ulaşmak daha da zorlaşmaktadır.
Su kaynaklarının azalmasının yanı sıra mevcut olanları da sanayinin kimyasal atıkları ve evsel atıkların nehirlere, gölere ve denizlere deşarj edilmesi ile bizlere emanet edilen dünyamıza kötü davranmaya devam ediyoruz.
Nehirlerimizi, akarsularımızı ve denizlerimizi yine kontrolsüz kirlettiğimizin örneğini son günlerde Mudanya sahillerinde artan müsilaj tehlikesini gösterebiliriz.
Marmara Denizi’nde deniz kirliliği için ciddi bir çalışma yapılmayınca 2021 yılında yaşamış olduğumuz müsilaj tehlikesi maalesef tekrar kapımıza dayandı!
Denizlerimizde azot ve fosfor artışı (biyolojik atık) nedeni ile denizin 25 metre altında oksijenin azalması ve deniz suyunun küresel iklim değişikliği sebebi ısınması sonrasında müsilaj başımıza bela oldu.
Dereleri ve nehirleri sanayi atıklarından temizlenmeden, denize akıtılan kanalizasyon atıklarını engellenmeden, denizlerimiz temizlenmez.
Bursa ve Mudanya, iklim değişikliğini en fazla hisseden kentler içinde olduğunu görüyoruz.
Nilüfer ve Doğancı Barajları’ndaki su seviyelerinin alarm verdiği bu dönemlerde BUSKİ Genel Müdürlüğü içme suyu ihtiyacını karşılamak amacıyla içme suyu sondaj çalışmalarına hız verdi.
Hızla kuyular açılarak, Bursa’da 847 adet kuyudan içme suyu ve kullanma suyu olarak mevcut hatta su pompalanmaktadır.
2026 yılında yapımı tamamlanacak olan Bursa’nın 3. İçme suyu barajı olan Çınarcık Barajı’nın bir önce bitirilmesi için bence daha da acele edilmelidir.
Yağmur sularının şehir merkezlerinde çatılardan toplanarak site bahçelerinin sulanması faaliyetleri bir an önce başlanmalı.
Arıtma tesislerinde arıtılan suların ikinci kullanımı, bağ ve bahçe sulaması için kullanımı alt yapısı başlanmalı.
Su şebekelerindeki kaçaklar bir an önce giderilmelidir.
Aksi durumda, “Bursa sudan ibarettir” cümlesini “Su fakiri ve suyu kirli Bursa” olarak değiştirmek zorunda kalacağız.