Mudanya’da ikamet edenler ve dışarıdan gelen insanlar ile birlikte, yaz aylarında 300 bin kişiye ulaşan bir kitle oluşmaktadır.
Bu çok yüksek insan sayısı 70 bin kişiye yetecek kadar yapılmış olan kanalizasyon sistemlerini aşırı baskılamaktadır.
Mudanya’nın Güzelyalı Siteler Mahallesi’nde bulunan BUSKİ’nin arıtma tesisisin günlük kirli su arıtma kapasitesi 21 bin 850 m3/gün’dür.
Prysmian Kablo Fabrikası’nın arkasındaki dolgu alanındaki Derin Deşarj Tevzi İstasyonu’nun ise günlük atık su kapasitesi 25 bin m3/gün’dür.
TÜİK’ in 2022 yılında yapmış olduğu bir araştırma sonucunda Türkiye’de günlük kişi başı su tüketiminin 229 litre olduğu belirlenmiştir.
Mudanya’da bugün ortalama 150 bin kişi yaşadığını varsayarsak bu sayıyı 229 litre ile çarptığımızda, bu tespit bir günde 34 bin 350 metreküp kirli suyun kanalizasyon sistemine deşarj olduğu anlamına gelmektedir.
Yani Mudanya’daki arıtma tesisinin 21 bin 850 m3/gün olan kapasitesinin yarısından fazla kirli su miktarı denize atılmaktadır.
Hafta sonu olunca da aşırı turizmden dolayı kirli atık su miktarı arıtma tesisinin kapasitesinin 2 katına ulaşmaktadır.
Sıvı olan bu fazlalık su da, Prysmian Fabrikası’nın arkasındaki Mudanya Derin Deşarj Tevzi İstasyonu marifeti ile doğruca Marmara Denizi‘ne deşarj edilmektedir.
Denize kıyısı olan Mudanya’nın mahallelerini sıraladığımızda; Yörükali, Kumyaka, Tirilye, Yalıçiftlik, Eğerce, Eşkel, Söğütpınar, Mesudiye ve diğerlerinin kanalizasyon alt yapısı Marmara Denizi’ne yönlendirilmektedir.
Mudanya’da kent merkezindeki kanalizasyon hattı da yeterli değildir.
1990’lı yıllarda yapılan ve Mudanya’nın 70 bin nüfusuna hizmet edecek şekilde yapılması sonrasında mevcut atıkların altyapıyı şişirdiği aşikârdır.
Bu anlamda binaların ve bodrum katlarına kanalizasyon atıklarının taşmaması için sistem illegal olarak denize deşarj edilmektedir.
Bunun haricinde Mudanya’da istemediğimiz başka uygulamalar da vardır. Örneğin; Arnavutköy Balıkçı Barınağı‘nın içine burada bulunan tuvaletlerin giderleri akmaktadır!
Yelkenli teknelerin atık suları da ne yazık ki liman içerisine akıtılmaktadır.
Kıyı boyunca dolgu alanına kadar tahminen 18 kanalizasyon gideri denize akmaktadır.
Gece olunca kanalizasyon kapakları açılarak sistemin sabaha kadar denize akıtıldığı gözlenmektedir. Sabah sahilde yürüdüğünüzde denizden gelen lağım kokusu bu olayın neticesidir.
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın 2872 sayılı Çevre Kanunu uyarınca, çevreyi kirletenlere karşı verilecek idari para cezaları Resmi Gazete’de yayımlandı.
Buna göre Çevre Kanunu’na aykırı davranan kişi ve kuruluşlara 2025 yılında verilecek para cezaları, yeniden değerleme oranı olan yüzde 43,93 artırıldı.
Kanundaki koruma esaslarına aykırı olarak içme ve kullanma suyu koruma alanlarına, kaynağın kendisine ve bu kaynağı besleyen yer üstü ve yer altı sularına, sulama ve drenaj kanallarına atık boşaltanlara 1 milyon 337 bin 445 lira idari ceza kesilecek.
Denizlerimizdeki yaşamın devamını sağlayabilmek için aşağıda sıralamaya çalıştığım faaliyetleri mutlaka hayata geçirmek gerekmektedir.
Marmara Denizi’ne akan başta Nilüfer Deresi başta olmak üzere diğer akarsuların kesin ıslah edilmesi şarttır.
Bunun için akarsuları kirleten tesis ve fabrikalara uygulanacak yaptırım caydırıcı olmalıdır.
Bu nedenle işletmelerin mantığı “1 milyon 337 bin 445 TL idari cezayı öderim, kirletmeye devam ederim” şeklinde olmamalıdır.
Kesilen maddi cezalar mutlaka işletmenin gelirine endekslenmeli. Örneğin kârının yüzde 20 gibi.! Tekrarı halinde uygulanacak ceza tesisin kapatılması olmalıdır.
Kentin altyapı planının 100 yıl sonrası göz önüne alınarak yapılması.
Mudanya’da kırsal bölgelerde kalan mahalle, köy, yerleşim alanları, tatil sitelerinin vs. atık suları mutlaka “Biyolojik Arıtma Tesisine” bağlanmalıdır. Örneğin Yörükali, Aydınpınar, Tirilye, Kumyaka, Eşkel mahalleleri gibi.
Denizlerimizde özellikle deniz tabanında bulunan yosun, midye, pina, deniz hıyarı, deniz çayırları gibi deniz süzgeci görevini yapan doğal eko sisteme zarar veren (Trol) gibi uygulamaları bitirecek politikalar üretilmeli.
Denizlerdeki avcılık yasaklarının uygulandığı tarihleri daha da uzatılmalı. Yasal avlanma boyutuna ulaşamayan balıkların ticari anlamda yakalanmasının önlenmesi deniz yaşamını olumlu yönde etkisi olacaktır.
Denizlerde avcılık yapan gırgır sayıları mutlaka kısıtlanmalı.
Denizlerdeki yaşamın sonunu getirecek bu uygulamada mutlaka kota konulmalıdır.
Balık avlama yasaklarının bittiği 1 Eylül günü binlerce gırgır teknesinin “Savaşa çıkan bir donanma gibi” denizlerimizi istila etmesi önlenmeli.
Değerli okurlarım, Marmara deniz hayatının başına bela olan müsilaj konusunu araştırarak takdirinize sunuyorum.
Doğa hiçbirimizin şahsi malı değildir! Çocuklarımıza yarın bir gün teslim edeceğimiz emanettir.
Hiç kimse ve kurumun hayatın devamını sağlayacak olan doğamızı sorumsuzca kirletmesine izin vermemeliyiz.
Geleceğimiz için insana ve çevreye saygılı olmayı artık öğrenmemiz gerekmiyor mu?