Cumhuriyet kurulmadan önce ülkemizdeki vatandaşlarımız 11 yıl boyunca Balkan Cephesi’nden Trablusgarp Cephesi’ne, Çanakkale Cephesi’nden Doğu Cepheleri arasında savaştan savaşa koşarak vatan savunması için mücadele etmişlerdir.
Vatan topraklarının 3/2 savaş alanı olmuş, geride yanmış yıkılmış bir ülke kalmış. Ülke nüfusunun 5/1 şehit olmuş, kaybolmuş, geriye yaşlı kadın ve çocuk nüfusu kalmıştır.
Savaşlar öyle yıkıcı olmuş ki ülkemizde öğretmen, doktor, avukat mühendis, hukukçu, eczacı, esnaf, sanatkâr bulmak neredeyse imkânsız hale gelmiş. Bununla birlikte ne okul, ne hastane, ne yol, ne fabrika varmış. Ülke yıkık, insanlar perişan halde imiş.
Ülkemizde savaş alanlarında kazanılan mücadeleden sonra, ülke genelinde kalkınma mücadelesi başladı. Onlardan biri TBMM’de 3 Mart 1924 yılında alınan karar ile 430 sayılı Öğretim Birliği Yasası’dır.
430 sayılı kanun ile Medreseler ve Sübyan Okulları kapatılarak, ülkedeki okullar laikleştirildi. Yeni kurulan Cumhuriyetin değerlerini yaşatacak genç nesillerin eğitimini sağlayacak öğretmenlerin yetiştirilmesi için, öğretmen okullarının açılması hızlandırıldı.
Atatürk, 07 Temmuz 1927 tarihinde Dolmabahçe Sarayı’nda öğretmenler heyetine yapmış olduğu demeçte;
“Öğretmenler yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcileri sizler yetiştireceksiniz. Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti sizin beceriniz ve fedakârlığın derecesi ile orantılı olacaktır. Cumhuriyet fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli muhafızlar ister. Yeni nesli bu özellik ve karakterde yetiştirmek sizin elinizdedir” diyerek öğretmenlerin üstlenecekleri görevlerin önemini ifade etmiştir.
1928 yılında Harf Devrimi’nin yapılması ile yurttaşlar arasında yüzde 6 olan okur-yazar oranını arttırmak ve ülke içerisindeki vatandaşların aynı dili konuşarak, birbirlerini anlamaları için eğitim seferberliği ilan edildi.
Atatürk, ülke ziyaretlerinde her fırsatta okulları ziyarete giderek kara tahtanın başına geçer, yeni Türk alfabesinin yaygınlaştırılması konusunda teşvik edici ve örnek olacak çalışmalar yapardı.
Böylelikle, 11 Kasım 1928 yılında toplanan Bakanlar Kurulu’nun onayı ile Atatürk’e Başöğretmen unvanı verildi. Atatürk; bu unvanı 24 Kasım 1928 yılında kabul etmiştir. Bugün itibarı ile Türk Milletinin Başöğretmeni, Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk olmuştur.

Cumhuriyet tarihinden günümüze kadar geçen 99 yıl boyunca eğitim sistemi onlarca kere değiştirilmiş. Fakat sistem hâlâ bir rayına oturtulamamıştır.
Ülkemizde eğitim hayatında bulunan 93 adet Eğitim Fakülteleri’nden mezun olan 221 bin civarındaki öğretmen adaylarımız mezun oldukları gibi iş hayatına atılamıyorlar.
Öğretmen olabilmek için, 4 veya 5 yıl almış oldukları eğitim yeterli gelmemektedir. KPSS adı altında bir duvar çıkmaktadır, karşılarına. Bu engeli aşabilmek için mezun olan öğretmen adaylarının yeterli puanları almaları da çözüm getirmemektedir. Bu seferde diğer bir engel, atanma engeli karşılarına çıkmaktadır. KPSS sınavlarında yeterli puanları alıp ta atanamayan toplamda 180 bin öğretmen adayı umutla beklenti içindedir.
O kadar yıl okuyup atanamayan öğretmenlerimizin bir kısmı da sözleşmeli öğretmen olmakta çareyi buluyorlar. Bir kısmı derken 100 bin civarında olan bu sözleşmeli öğretmenlerimiz ile kadrolu öğretmenlerimiz arasında ücret ve özlük hakları bakımından farklılıkların olması yürekleri yaralamaktadır.
Düşünsenize aynı eğitimi alıyorsunuz, aynı sınıfta, aynı öğrenciye eğitim veriyorsunuz ama bunun karşılığında almış olduğunuz maddi karşılık ve manevi saygınlık kadrolu öğretmenin yarısına bile yetişemiyor. Bu insan haklarına ve vicdani haklara bile karşı bir durum! Maalesef.
Bunun yanı sıra 19 Kasım 2022 günü ülke genelinde yapılan Öğretmenlerin kariyer sınavlarında başarılı kariyerinde ilerleyeceği, yetersiz olanlarında alacağı eğitimler ile bu açıklarının kapatılacağı bir sistem olması arzusunu yaşamaktayım.
Vatanımıza, milletimize hayırlı yurttaş yetiştirdikleri için öncelikle Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, merhum olmuş tüm öğretmenlerimize şükran ve minnet borçluyuz.
Benim ve sizlerin geçmişinde önemli izler bıraktığına emin olduğum, saygı duyduğumuz öğretmenlerimizi bizler çok seviyoruz ve ellerinden öpüyoruz.
Bu vesile ile de tüm öğretmenlerimizin ‘24 Kasım Öğretmenler Günü’nü saygı ile minnetle kutluyorum.