Ülkemizde son zamanlarda çok konuşulmuş olacak ki, çoğu emekli öğretmen olan arkadaşlarımızla toplandığımızda, Kürt kökenli arkadaşlarımızdan bazıları, Kürtçe eğitimin serbest bırakılmasından söz ettiler.
Buna karşı bir diğer emekli öğretmen dost ise “Kürtçenin bir çok lehçesi var, bunların hangisini öğretebiliriz? Kaldı ki onlar da kendi aralarında da anlaşamıyorlar. Ortak dilin, yani eğitim ve resmi dilin Türkçe olmasının, daha iyi olduğunda karar kılındı.
Kaldı ki bu yeterli olmamış olacak ki, tekrar aynı konu zaman zaman gündeme gelir olunca Sözcü Gazetesi yazarı Saygı Öztürk, dünyadaki bir çok ülkenin dilleri ile ilgili bir araştırmayı yayımladı. Bu duruma göre, tüm ülkelerde birden çok lokal, (yerel dil) olmasına rağmen ortak dilin tek olduğu ve bunun da anayasalarında resmi ve eğitim dili olarak kayıt altına alındığı ile ilgiliydi. Oralarda da insanlar, kendi aralarında yerel dillerini konuşuyorlar, tıpkı bizde olduğu gibi. Bu ülkeler hangileri diye baktığımızda; İtalya, Fransa, Polonya, Almanya, Romanya, Macaristan, Brezilya, Slovakya, Meksika, İsveç, Norveç, Yunanistan, Avusturya, Hollanda, Ukrayna, Arjantin, Bulgaristan, Danimarka ve daha bir çok ülke olduğunu görüyoruz.
Özellikle ülkemize, anadilde eğitim konusunda baskı yapan Almanya, Fransa ve İsveç ülkelerinde resmi dil ve eğitim dili uygulamasına bakıldığında, kendilerinde olmayanı bizden istemelerinin nasıl bir çifte standart oluşturduğunu görebiliriz.
Ülkemizde anadilde eğitim hakkında ısrar edenler, bu talebin üniter devlet yapısına nasıl büyük bir zarar vereceğini mutlaka biliyordur.
Ülkemiz sınırları da göz önüne alındığında;sömürgeci ülkelerin “Böl ve yönet” siyasetine tam da uygun bir istek olduğu görülecektir bu dil serbestliği talebinin.
Sonuç olarak, ülke içindeki birliği ve dirliği sağlamak için, bir çok ülkede olduğu gibi resmi ve eğitim dilinin ortak olması yani Türkçe, ülkemizin de varlığı ve dirliği için zorunlu bir karardır.
DENETİM VE GELİRLER
Tüm yerleşim yerlerinde olduğu gibi bizim ilçemizde de kamuya ait alanların kiraya verilmesi karşılığında bir ücret alınır. İlçemiz belediyesi de bu tür yerleri alan ölçüsü üzerinden kiraya vermiş Güzelyalı Mahallesi’nde.
Zabıta görevlileri de sık sık bu yerleri denetlerler. Bir işletme 20 metrekare alanı kullanmak için yer kiralayıp sözleşme yapıyor ancak denetlemelerde 70 metrekare alan işgal ediyor.
Normal sınırlar içine dönmesi uyarılarını da göz ardı ediyor. Bunun üzerine görevli belediye memurları işletmecinin fazladan işgal ettiği alan için ücretlendirme ile tebligat yapıyorlar.
Bu defa işletmeci bu ücreti ödememek için görevlilerin ifadesine göre, iftira atıyor. Borçlu belediyenin gelirlerini artırmak için çaba harcayan görevlilerin tüm belgeleri ellerinde olmasına rağmen, iftira atarak görevlileri zan altında bırakmak ahlaka sığan bir davranış olmasa gerek.
Bu zamandan sonra şikayetçi esnaf tarafın yakındığı konu nedeniyle, esnaf hakkında idari soruşturma, gerekirse adli soruşturma açılmalıdır. Eğer iftira değil, gerçek ise yakınıcının şikayeti, bu defa görevliler hakkında aynı soruşturmalar yapılmalıdır. Ancak yersiz ve gereksiz soruşturmaların da görevlileri, görev yapmaktan soğutacağını akıldan uzak tutmamakta yarar vardır.