Cumhuriyet ilan edilmiş, ülkemiz yaralarının sarılmaya başladığı günlerdi. Kurucu liderimize sordular.
–Türk kadınlarını da asker yapacak mısınız? Yanıt verdi;
-Biz erkeklerimizi bile harp felaketinden uzak bulundurmak isteyen insanlarız. Fakat harp etmek zorunda kalırsak, vatan savunmasında kadınlarımız da, erkeklerimizle beraber dövüşecektir. Özgürlük mücadelesi bunun en iyi örneğidir.
Önderimiz Mustafa Kemal, ölümünden üç yıl önce dünya kadınlarının temsilcilerinin ülkemizde toplanmasına olanak sağladı.
Kadın, erkek ayırt etmeksizin iç içe, omuz omuza uygarlık düzeyine çıkmak için var gücüyle çabalıyordu. Medeni Kanunun kabulü ve sonraki zamanlarda kadının sosyal ve siyasi alandaki konumu düzelmeye başlamıştı.
Cumhuriyetin ilk kadın cemiyeti “Türk Kadın Birliği’ydi. Bu birlik Nezihe Muhittin başkanlığında 1924 yılında kurulmuştur. Nezihe Muhittin başkan olduğunda, kadınlara siyasi hak tanınması konusunu her fırsatta dile getirmiştir. T.C. daha üç yaşındayken Nezihe Hanım, Dünya Kadınlar Kongresi’ne katılarak ülkemizi temsil etmiştir.
1933 yılında ise ülkemizi temsilen Seniha Rauf ve Lamia Tevfik Marsilya’daki kongreye katılmışlardır. 18 Nisan 1935 tarihinde ise Uluslararası Kadınlar Kongresi Türkiye’de toplandı. Bu toplantının gerekçesi ise, 1934 yılında Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının tanınmasıydı.
Bu nedenle kongre, ilk kez bir Müslüman ülkede toplanmış ve desteklenmişti. Bu kongrede; evli kadının tabiyeti, uluslararası barış, ekonomik kriz, silahsızlanma konuları görüşüldü. 30 ülkeden 210 delege katılmıştı. Katılan ülkelerin kadın delegeleri, ülkemizdeki kadın delegelerden kendilerine de özgürlükler konusunda yardım etmelerini istedi.
1935 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne seçilen ilk kadın milletvekillerinin tamamı bu kongreye katılmıştı. Bu kongre, M. Kemal Atatürk’e bir teşekkür mektubu gönderdi. M. Kemal Atatürk onlara destek verdi, teşekkür etti.
Kongrenin son oturumunda kadının oy hakkı ve medeni eşitliği konuşuldu. Kongrenin ülkemizde yapılması, Müslüman ülke kadınlarına örnek olmuştur.
Bu kongrede; kadın erkek eşitliği, kız çocuklarının erken yaşlarda evlendirilmesinin önlenmesi, birden fazla evliliğin önlenmesi, ahlakta kadın ve erkek eşitliğinin sağlanması amacıyla çalışmalar yapılması, fuhuş ile mücadele, eşit işe eşit ücret verilmesi, kadın ticaretinin yasaklanması, kadınların tabiyeti, boşanmış kadınların durumu ile ilgili düzenlemeler gibi bir çok konularda tespitler yapılmış ve kararlar alınmıştır. Doğu-Batı kadınları arasında işbirliğinin önemi vurgulanmıştır.
Bu toplantı Atatürk döneminde kadınlarla ilgili yapılan ilk uluslar arası kongre olması,Türk kadınına bir çok ülkeden önce seçme ve seçilme hakkının verilmesi ve bunun tüm dünyaya duyurulması açısından çok önemliydi.
Bu kongrenin düzenlendiği tarihte Fransa’da henüz kadın hakları tanınmamıştı. Türk kadınının zamanımıza kadar geçen sürede, ülkemiz demokrasisi ve yaşamına yaptığı katkıları unutamayız.
İşte yukarıda belirtildiği gibi ülkemiz demokrasisine ve kurtuluş savaşında ordumuza yaptıkları katkıların karşılığı olarak, Harp okullarımızdan birincilik ile mezun olan üç genç kadın subaylarımızın kusur bile sayılamayacak mezuniyet sevinçlerini hoş görmeliyiz.
Unutmayalım ki onlar, hem zeki Türk insanını ve hem de ülkemizdeki ve diğer ülkelerdeki milyonlarca cesur, çalışkan ve zeki Türk kadınını temsil ediyorlar.
Devlet yöneticisi büyüklerimize de yakışan, gençlik zamanı yapılan hata bile sayılamayacak bu sevinç davranışlarının görmezden gelinerek, kurtuluş savaşında orduya üstün bir destek veren Türk kadınları adına AF edilmeleridir.
Küçüklerin yaptığı kusurlar, büyükler tarafından af edilirse, büyük olur af edenler.
***
DÜŞÜNCE HATALARI…
İlçemizin bir diğer gazetesinde yazar arkadaşımız Sayın Hakkı Güleç‘in makalesinde gündeme getirdiği; ilçemiz halkından bir çoğunun “Düşünce ve buna bağlı olarak hatalı yorumlama” yanlışları yaptığından haklı olarak söz ederek, çözüm önerileri sunması ve bu konuda bir eğitim ve çalışma yapılması yönündeki önerisine katılıyorum.
Bu konuda farkındalık oluşturma, yetenek geliştirme, kişisel denge sağlama, toplumsal katılım, medya okur yazarlığı, politik psikoloji gibi konularda seminerler verme, çalıştaylar, eğitimler yaparak bu hatalardan insanların uzaklaşmasının sağlanması, yanlış anlaşılmaları, boş konuşmaları önleyecek ve bunlara bağlı olarak, plan yapma ve diğer uygulamaların daha kısa zamanda ve sağlıklı yapılmasına katkı sağlayacaktır düşüncesindeyim.
Sağlıklı güzel günler dileğiyle “Ayakta kalın, sağlıklı olun“.