Yenileniyor
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • K.Maraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
--
--
--
--

Gözyaşı, kan, özgürlük…144 defa okundu

kategorisinde, 02 Eyl 2024 - 15:34 yayınlandı.
Gözyaşı, kan, özgürlük…

Çocuk yaşlarındaydım.10 yaşımda vardım sanırım.

Mahallemizdeki komşularımızdan Ramazan amcanın evinin önünden geçerken, evin dış kapısının açık ve onun da çorapsız ayaklarını serinlemek için olsa gerek dışarıya doğru uzatmış şekilde oturduğunu gördüm. Selamlaştıktan sonra ayaklarının altına bakınca irkildim. Ayaklarının altı kabartmalı harita gibiydi; yarılmış ve iyileşmiş yaralar gibi görünüyordu.

Şaşkın bir şekilde sordum. Yüzüme bakakaldı bir zaman. Gözleri buğulanmış, yüzünde fırtınalar esiyordu, hüzünlü bir durumda anlatmaya başladı.

“Balkan Savaşı zamanıydı. O zaman ben çocuktum. Bulgaristanda oturuyorduk ailece. Bulgar çetecileri köyümüzü bastı. Bizleri evlerden çıkarıp bir araya topladılar, etraftan eşek dikeni denen dikenlerden toplatıp köy harmanına serdiler ve hepimizi silah zoruyla o dikenli harman içinde yürümeye zorladılar. Ayaklarımız kan içinde kaldı, parçalandı!

Köyü terk edip gitmemizi aksi halde gelip tekrar aynı işlemi yapacaklarını söyleyerek gittiler. Yaralarımızı sardık, iyileştirdikten sonra buraya gelmek üzere göç yollarına düştük. Bize çok eziyet ettiler evladım. Şükür bu ülkeye soydaşlarımızın arasına geldik” dedi.

Benim de gözlerim dolmuştu.

30 Ağustos Zafer Bayramı nedeniyle bu olay aklıma geldi.

Ülkesi, İngiltere destekli Yunan askeri güçleri tarafından işgal edilmiş ve düşman Ankara’ya yaklaşmıştı 1922 yılında… Kendisine Başkomutanlık görevi kurucu meclis tarafından verilen Mustafa Kemal ve arkadaşları, kurdukları yeni ordu ile SAKARYA Nehri civarında ve AFYON düşman tarafından işgal edilmiş durumdayken bir karşı saldırı ile ülkemizden düşmanı kovmak için bir uğraş içindeydi.

Hazırlık aşamasındayken taşıma işlerini yapacak araçların (kağnı, at arabası vb) hazır olup olmadığını görmek istedi bir Kolordu Komutanı. 400 araç saptamışlardı, haber gönderip çağırdılar. Araçlar ve onları kullanacak olanlar geldiler. Ancak 350’si gelebilmişti. Komutan onlara baktı. Hepsi kadındı. Bazıları hamile, bazıları ise yanlarında bebelerini de getirmişti.

Komutan, adamlarının nerede olduğunu sordu. “Görevli” dediler. Yani askerdeydiler.

O gelen kadınlardan hamile olanların birçoğu askerlerimize malzeme taşırken çocuklarını doğurmuştu. Taşıdıkları cephane ıslanmasın diye çocuklarının üstüne örttükleri alıp cephanenin üstüne örtmüşlerdi. İşte bu olay sırasında da gözlerim yaşardı arkadaş.

Bu halkı topyekün bir savaşa ikna edip hazırlamak ne kadar önemli bir olay.

Orduyu kısa zamanda hazırlayıp, ülkemizin bağrına hançerini düşman dayamışken bunu elbirliği ile ülkemiz dışına atabilmek ve Türk devletini kurabilmek ne kadar büyük bir hizmet.

Savaş sırasında verilen zaman içinde bir tepeyi askerleriyle birlikte alamadığı için kendi canına kıyan subayın öyküsünü duyunca da gözlerimden yaş gelmişti.

Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran o saygın liderlerimiz bizlere kısa zamanda demokratik, uygar, gelişmiş, adaletli ve zengin bir ülke kurdular ve sonra yerinde ve güzel öğütler vererek göçtüler bu dünyadan, miras bırakıp gittiler.

Zamanımıza gelene dek bakıyoruz, giderek her konuda gerileyen bir duruma düştük! Yüzümüz gülmüyor! Demokrasi, hak, hukuk, adalet, ekonomi konularında daha da geriye giden bir durum var.

Bunları yaşayınca yeniden hüzünlendim, ağlamaklı oldum.

Sadece ben değil, halkın büyük çoğunluğu bu şekilde.

Demokrasi tam işlemiyor. Eleştiri yapanlar hakkında soruşturma açılıyor. Deprem yaraları henüz sarılamamış. Ekonominin bozuk olması, hem halkın önemli bir bölümünü, hem de tarım yapan kırsal kesimdeki halkımızı sıkıntıya sokmuş durumda.

Hastanelerden randevu almak büyük bir sorun!

Eğitim konusunda önemli sıkıntılar var. Çağdaş eğitim ve öğretimden uzaklaştığımız konusunda yakınmalar var! Enflasyon nedeniyle her geçen zamanda paramızın değeri düşüyor. Devlet bütçesi devamlı açık veriyor.

Mecliste vekiller birbirlerine saldırıyor, kavgalar oluyor! Yüksek mahkemelerinin kararlarına uyulmuyor. Eğer hak, hukuk, adalet iyi işlemez ise ülkemizin geleceği iyi olmaz. Ekonomi kötü, eğitim başarısız, adalet iyi işlemez ise halk mutsuz olur. Demokratik ülkeler arasında yerimiz olmaz. Halk ağlar, çocuklarımız ağlar, kadınlarımız ağlar, kısacası hepimiz ağlarız. Sonuçta anamız ağlar!

Bize emanet olarak bırakılan bu güzelim ülkeye iyi bakalım lütfen ülkemiz insanları ağlamasın.

Yeniden, her açıdan çağdaş dünya ülkeleri arasındaki yerimizi almanın ön koşulları bunlardır.  VAZGEÇMEYELİM!

NOT: Gazetemizin 17. kuruluş yıl dönümü nedeniyle bizleri kutlama gününde bir araya getiren Yavuz Bey’e teşekkürler. Güzel bir buluşma oldu.

Google News Mudanya Haberleri Telegram MUDANYA Kanalı
Haber Editörü : Tüm Yazıları
YORUM YAZ