Yenileniyor
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • K.Maraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
--
--
--
--

Felsefe ışığında Türk devrimi98 defa okundu

kategorisinde, 25 Kas 2024 - 21:45 yayınlandı.
Felsefe ışığında Türk devrimi

Ulusal tarihimiz konusunda zaman zaman yazılarımın yayınlandığı Cumhuriyet Gazetesi’nde, dünkü “Pazar” ekinde “Felsefe Işığında Türk Devrimi” başlıklı bir kitap eleştirisi okudum.

Cumhuriyet yazarı Ayşe Acar, Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli Felsefecilerden biri olan Hilmi Ziya Ülken’in öğrencisi olan Felsefeci Sadettin Elibol’un “Felsefe Işığında Türk Devrimi” kitabını eleştiriyordu.

Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Felsefe Bölümü mezunu olduğum için bu çok ilginç eleştiriyi bu hafta Mudanya Mektubu köşemde siz değerli okuyucularımla paylaşmak istedim.

Öncelikle felsefenin kısaca tanımını yapan kimi düşünürlerin bu tanımlarından esinlenerek, felsefenin bir toplumun eğitim düzeyini nasıl etkilediğini özetle aktarmak gerekirse;

Felsefe sözcüğü, Antik Yunan’da kullanılan Phillia ve Sophia sözcüklerinin bileşiminden oluşan Philosophia sözcüğünün Türkçe karşılığı olarak kullanılmakta olup, bilgi ve bilgelik sevgisi anlamına gelmektedir. En genel anlamda felsefe, insanın evren ve evrenin insanla ilişkisi üzerine sistematik, derinlemesine düşünmesi sonucunda oluşmuş bir bilgi ve bir düşünme alanıdır.

Sayın Acar, yukarıda sözünü ettiğim Sadettin Elibol’un kitabı üzerine yaptığı bu eleştirisinde şu tümcelere yer veriyor:

“…..Türkiye’nin yetiştirdiği büyük filozofların başında gelen Hilmi Ziya Ülken‘in öğrencisi ve bir düşünür olan Sadettin Elibol’un “Felsefe Işığında Türk Devrimi” isimli eseri Cumhuriyetimizin dünden bugüne uzanan macerasına bilgece ışık tutan bir eserdir.

Elibol, eserde entelektüel duyarlılığıyla şöyle bir uyarıda bulunur:

Öyle anlaşılıyor ki Türkiye, görünür gelecekte ya tam bir yaşama iradesiyle var olma sorunlarını çözerek –önce Mâverâünnehir’de sonra 20. yüzyıl başı Anadolu’sunda olduğu gibi- akıl ve erdem birleşiminin yaratıcılığıyla yeniden milletler ailesinin güçlü ve onurlu üyeleri arasında yer alacak ya da birbirine kapalı ve geri kalanlar mezbelesine dönerek tarih dışı kalacaktır.”

Türkiye, küresel ölçekte yaşanan ekonomi, iklim, psikolojik sağlamlık, demokrasi gibi krizlerden etkilenmekle beraber kendi içinde ontolojik bir kriz de yaşamaktadır. Bu krizi “Aydınlanma krizi” olarak tanımlamak yerindedir. Elibol, tarihi bir eşikte durduğumuzu belirtip Türkiye’nin sahip olduğu iki şansa dikkat çeker.

NİTELİKLİ İNSAN BİRİKİMİ

İlki, içeride uzun süredir bağımlı ve dolayısıyla çok sorunlu olmasına karşın, kuruluş dinamiğinin yarattığı felsefe, bilim, sanat, eğitim, ekonomi, hukuk, sağlık, teknoloji alanlarında küçümsenemeyecek nitelikli bir insan birikimidir. Diğeri ise ABD zoruyla kurulan dünya düzeninin parçalanışıdır. Parçalanmanın getirdiği bu koşullar Türkiye’ye hareket alanını genişletme olanağı vermektedir.

Yapılması gereken şey var olan koşulları dikkate alarak birikimli insan potansiyelinin aydınlanma krizini aşmaya dönük birlikte hareket etmesidir. Sözü edilen kuşkusuz bir amaç birliğidir. Elibol gayenin, değerlerin nesneleşmesi sonucu ortaya çıkacağını söyler. Değer, öznel olarak kişiliğin nesnel olarak toplumun gerçekleşmesidir.Bu tanımdan hareketle şunu rahatlıkla söyleyebiliriz, bir bireyin kendisini değerli hissetmesi ancak değerli bir toplumun inşasında gerçeklik kazanacaktır.

DEĞER SÖYLEMLERİ

Doğu-Batı arasında ‘değer’ söylemlerinin arasında gerilim ve çatışma içerisinde olan Türkiye, bu gerilimi aşmak için Doğu ile Batı‘yı kendinde birleştirebileceğini bilmeli ve Mustafa Kemal Atatürk tarafından İstanbul Üniversitesi’ne Türk medeniyeti doçenti olarak atanan, araştırmalar yapmak üzere Almanya’ya bizzat Gazi Paşa tarafından gönderilen Hilmi Ziya Ülken’e tekrar kulak vermelidir:

“Değer, insani varlığın en geniş ifadesidir; onun bildirilebilir olması için bu akıldışı alanın akılla temasa gelmesi gerekir. Çünkü değer, aklı aşan varlığın akılla ifadesi demektir. Dolayısıyla bildirilemeyen ve anlaşılamayan şey değer değildir.”

İnsanlığa bakıldığında Doğu denilen değerler dünyasında “telkin, sempati” sürekli dikkate sunulurken dünyanın batısında değerler “zekâ, irade, tutku” olarak kendini gösterir.

Elibol, Ülken’den hareketle şöyle diyor: “Şüphesiz dünyayı fetheden, bu çerçevede büyük imkânlar, araçlar yaratan irade uygarlığıdır ama insanı insana açık tutan, onlar arasında tinsel bağlılığa temel oluşturan iç uygarlıktır (Doğu)”.

Düşünürlerin dikkatimize sunduğu şey insanlığın geleceğinin bu iki uygarlığın birliğinde “insan” kavramını bütünlüklü bir biçimde bize verebileceği yönündedir.

Bu sorun başta Türkiye olmak üzere tüm dünya milletleri için entelektüel bir tasarım olmanın ötesinde Elibol’un deyimiyle “olmak ya da olmamak” sorunudur. İç ve dış basıncın birleştiği tarihsel yol ayrımında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ilkelerinden biri olan “devrim” dinamiğine sarılmak mutlak suretle yapılması gereken bir iştir..

“Felsefe Işığında Türk Devrimi” konusunda Sadettin Elibol tarafından kaleme alınan bu kitabı en kısa zamanda edinip Felsefe mezunu olmama rağmen kendimi hâlâ felsefe öğrencisi olarak kabul ettiğimden Türk devrimi konusundaki dağarcığıma bir şeyler eklemek isterim.

Ne yazık ki, 22 yıldır iktidarda olan Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından Türk devrimine karşı uyguladığı Maarif Politikalarıyla Felsefe dersleri ortaöğretimden büyük ölçüde kaldırılmıştır.

Türk Devriminin lideri Mustafa Kemal, eğitim konusunda şu eşsiz özdeyişi söylemiştir: “…..Eğitimdir ki bir  milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder..

Eşsiz Önder, eğitimin bir toplum için önemini bu vurucu söyleriyle açıkça ortaya koyarken felsefeci Sadettin Elibol kuşkusuz ölümsüz Mustafa Kemal’in bu özdeyişinden yola çıkarak “Felsefe Işığında Türk Devrimi” kitabında şu tümcelere yer veriyor:

..Sorun başta Türkiye olmak üzere tüm dünya milletleri için entelektüel bir tasarım olmanın ötesinde “olmak ya da olmamak” sorunudur. İç ve dış basıncın birleştiği tarihsel yol ayrımında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ilkelerinden biri olan “devrim” dinamiğine sarılmak mutlak suretle yapılması gereken bir iştir..

Dün Öğretmenler Günü idi.

24 Kasım 1928, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk‘ün “Millet Mektepleri“nin Başöğretmenliğini kabul ettiği gündür.

Başta Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bizleri özveriyle yetiştiren Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm öğretmenlerinin öğretmenler gününü kutlar, ebediyete intikal eden sevgili öğretmenlerimizi rahmetle anar, saygılarımı sunarım.

Google News Mudanya Haberleri Telegram MUDANYA Kanalı
Haber Editörü : Tüm Yazıları
Hukukçu| Mudanya Mektubu
YORUM YAZ