Yenileniyor
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • K.Maraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
--
--
--
--

O bir düş değil her gün yanı başımızda yaşıyor201 defa okundu

kategorisinde, 11 Kas 2024 - 00:21 yayınlandı.
O bir düş değil her gün yanı başımızda yaşıyor

Dün Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu eşsiz önder Mustafa Kemal Atatürk’ün sonsuzluğa uğurlanmasının 86. yıldönümüydü. O eşsiz hümaniste Allah’tan rahmet diliyor, O büyük insanı minnet ve saygıyla anıyoruz.

Mudanya Mektupları’nda sık sık vurguladığım bir konu şudur: Tarihin tanık olduğu, dünyadaki en büyük kültür devrimlerinden biri olan “KEMALİST DEVRİM“i yani “TÜRK AYDINLANMASININ” ne olup ne olmadığının Türk gençlerinin önemli bir bölümüne eğitim kurumlarımızda yeterince ve doğru bir biçimde anlatılamamış olduğu gerçeğidir. Çünkü bu gerçeğin, bu objektif (nesnel) tespit ve saptamanın aksi geçerli olsaydı, Cumhuriyet ve Atatürk karşıtlarının laik Cumhuriyetimize karşı yıllar önce başlattıkları bu karşı devrim asla bu kadar mesafe alamazdı. Yine Türk Devriminin hukuk yoluyla(!) yozlaştırılması çabaları bu denli hız kazanamazdı.

Bu Cumhuriyet karşıtlığının tarihsel kökeninin yakın tarihimiz içinde ne olduğunu ve Cumhuriyet tarihi içinde ne zaman başladığını, Ankara’da geçmiş yıllarda tanışmış olduğum 40 yaşlarında bir Türk vatandaşı bana şöyle aktarmıştı:

“..Türk Devriminin lideri Mustafa Kemal, “Cumhuriyet Kavramı” olgunlaştıkça, zamanla devrim karşıtı olduğunu anladığı bir Paşa’yı işaret etmiş ve “O ve Onun gibi Türk Devrimine karşı olanlar Türk siyasi yaşamında ve Türk Devrimi içinde asla etkin bir göreve gelmemelidirler” demiştir.

Kendisini Ankara’da dinlediğim o genç bilge kişinin bu tespiti çok doğru bir tespitti. Ama O eşsiz liderin gelecek nesillere yaptığı bu uyarı ve direktifine rağmen ne yazık ki, “Cumhuriyet Karşıtı” ilk siyasal örgütlenmenin lideri olan bu Paşa ve bu Paşa etrafında toplanan aynı düşüncedeki kişiler daha sonraki yıllarda oluşan tüm siyasal kadrolarda, gerçek kimliklerini gizleyerek kendilerine yer bulabildiler. O düşüncede olanların sonraki yıllar ortaya çıkan ardılları Büyük Gazi’nin bu tespitine rağmen ondan sonra gelen 10 yıllar içinde hep ayakta kalmayı başarabildiler. Cumhuriyet karşıtı bu güçlerin kuşaktan kuşağa devam eden varisleri Türk siyasal yaşamından ne yazık ki uzaklaştırılamadı. Bu kadrolar asla ve asla boş durmadılar. Bizler de “Laik Cumhuriyet ilkeleriyle uyum içindeyiz” diyerek 10 yıllarca Türk halkını ve asıl önemlisi Cumhuriyet Sevdalısı bizleri hep aldattılar ve yanılttılar. Bıkmadan, usanmadan, yılmadan siyasal örgütlenmelerin, Cumhuriyet karşıtı tüm gerici oluşumların içinde yer aldılar. Günbegün laik Cumhuriyetimizin altını oydular. İç ve dış güçlerin finansörlüğünde kurdukları kayıt dışı gizli eğitim kurumlarında binlerce, hatta milyonlarca Türk Genci’nin beynini yıkayarak Laik Cumhuriyet karşıtı genç nesiller oluşturdular. Bu konudaki etkin çalışmalarını ne yazık ki halen sürdürüyorlar. Bizler, yani Cumhuriyet Sevdalıları ise kış uykusuna yattık. Halen de yatmaktayız.

İşte bu koşullar içinde bugünlere geldik. Ama artık yolun sonuna geldik.

Çeyrek yüzyıla yaklaşan kötü bir yönetim sonucu Türk Ulusu devasa boyutlara ulaşan ekonomik, sosyal ve siyasal iç ve dış sorunlarıyla, yurdumuzun düzensiz göçmenlerle sessiz istilasıyla ve bu tehlikeyle at başı giden bir etnisiteye Anayasaya aykırı olarak yasa dışı imtiyazlar tanınarak Cumhuriyet ve vatan bölücülüğü tehlikesiyle artık büyük bir beka sorunu yaşamaktadır. Bu sonuç Atatürk ilke ve devrimlerinden Laik Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesinden Atatürk ilke ve devrimlerinden maalesef on yıllardır büyük ödünler verilerek Laik Cumhuriyet eksen kaymasına uğratılarak oluşmuştur. Türk ulusunun yıllarca kötü yönetilmesi sonucunda bir beka sorunu yaşayacağını yıllar önce öngören “Türk Yazınının” en ünlü kalemlerinden biri olan rahmetli Oktay Akbal çok sayıdaki yapıtlarının birisine Türk milletinin bekâ sorununun çözümü için yıllar ve yıllar önce bugünleri görerek ATATÜRK BİR GÜN GELECEK adını vermişti. Gerçekten Atatürk bir gün gelecekti, işte elbetteki cismani varlığıyla değil ilke ve devrimleriyle geldi. Yıllarca Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesini oluşturan Atatürk ilke ve devrimleri çağ dışı siyasal ve sosyal oldu bittilerle, yanlış ekonomik politikalarla hukuk dışı tutum ve eylemlerle yok edilmek istendi. Elbette ki bu beka sorununa karşı bu vatanın duyarlı yurttaşlarının Anayasal demokratik haklarını kullanarak yüreklerinde yaşattıkları çağdaş ilke ve devrimleriyle Atatürk elbette bir gün gelecekti. Atatürk’ü sadece ve sadece tören Atatürkçülüğü zannedenler yanılıyorlardı. Oysa O büyük adam geçmişte tarihin tozlu sayfalarında kalmamıştı.

O ölmemişti. Ege’deki bir mitingde bir Türk vatandaşı şöyle bir pankart kaldırarak; ATATÜRK ÖLMEDİ İÇİMİZDE YAŞIYOR diye haykırıyordu. Gerçekten o bir düş değil, her gün yanı başımızda yaşıyor.

İşte Mustafa Kemal ATATÜRK, üstün bir Cumhuriyet ve Atatürk sevdalısı olan bu ülkenin en önde gelen Cumhuriyet tarihçilerinden Sinan Meydan’ın adeta fiziksel bedenine bürünerek 6 Kasım 2024 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde manifesto gibi bir duyuru yapıyordu.

Sevgili Sinan Meydan’ın bu manifestosundaki çalışma konusu bugün ulusal birliğimizi ve vatanımızın bölünmez bütünlüğünü tartışmaya açan kimi hadsizlere “Laik Cumhuriyet Ulus Devlet ve Yurttaşlık” dersi vermek istemesiydi. Sevgili Sinan Meydan bu manifestosuyla Atatürk’ün bir gün geleceğini söyleyen rahmetli Oktay Akbal’a Atatürk siyasal ve sosyal alandaki Türk devriminin ilkelerini bir bir ortaya koyarak elbette Atatürk bir gün gelecekti. İşte Atatürk geldi” yanıtını veriyor ve bu manifestoda özetle şöyle haykırıyordu:

“…100 yaşını dolduran Türkiye Cumhuriyetinin en önemli başarılarından biri tebaadan yurttaşa, ümmetten ulusa dönüşü sağlamış olmasıdır. Cumhuriyet yurttaşları, laik çağdaş kanunların önünde, her bakımdan eşittir. Türkiye Cumhuriyetinin tüm yurttaşları, etnik ve dinsel ayrım gözetilmeksizin Türk ulusunun özgür ve eşit bireyleridir.

Cumhuriyetin kuruluşundan 100 yıl sonra bugün, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarını etnik kökenlerine, dinsel aidiyetlerine göre ayrıştırmak, eşitlik diyerek etnik kimlikleri ulusal kimlikle eşitlemeye kalmak, Türkiye Cumhuriyetinin üniter bütünlüğünü, ulus devlet yapısını bozar; Türkiyeyi 100 yıl sonra yeniden Sevr travmasıyla karşı karşıya bırakır

Sinan Meydan’ın bu inancını şu naçiz cümlelerimle desteklemek istiyorum.

Şöyle ki;

Sevgili yurdumda hak bir gün tecelli edecektir.

Elbette ki hakkın tecelli etmesi, ancak ve ancak bu ülkedeki tüm yurtseverlerin bu konuda birlik olmalarına ve çok çalışmasına bağlıdır. Sırtüstü yatarak Hak’kın tecellisini beklemek asla doğru değildir. Ancak gayretli, çalışkan ve inançlı insanlar için hak tecelli eder. Bu uzun ince yolda ancak bu konuda çok çalışmak, halkımızı Türk Devrimi konusunda bıkmadan usanmadan yeniden aydınlatmakla ve bu konuda onları bilinçlendirmekle yol kat edilebilir. O büyük Hümanist’ten, O eşsiz Mustafa Kemal Atatürk’ten bize armağan olan bu kutsal Türk Cumhuriyetimizi bütün kurum ve kurallarıyla yeniden tesis etmek her yurtseverin en büyük ülküsü olmalıdır. Bu ülkede özellikle hukukun üstünlüğünü ve yargı bağımsızlığını egemen kılmak her Türk devrimcisinin kutsal görevi olmalıdır.

Topyekûn Türk Milleti olarak bütün bir vatan sathında ve meşru zeminlerde Anayasal haklarımızı kullanarak yapacağımız bu büyük demokrasi ve hukuk mücadelesinde Yüce Tanrı’nın izniyle inşallah muzaffer çıkacağız. Laik Türk Cumhuriyeti’ni Mustafa Kemal’in manevi mirasçıları olarak sonsuza dek yaşatabilmek, yurdunu seven her Türk vatandaşının boynunun borcu olmalıdır.

Sevgili Oktay Akbal’ın “Atatürk Bir Gün Gelecek” diyordu bir kitabının kapak başlığında, “İşte eşsiz ilke ve devrimleriyle Atatürk geldi. Hoş geldin Türk Ulusu’nun ve tüm mazlum halkların sevgili Halaskârı”.

4 Eylül 1919 tarihinde sonuçlanan Sivas Kongresinde haykırdığın gibi ben de naçiz bir manevi mirasçın ve NE MUTLU TÜRKÜM diyebilen bir vatandaş olarak diyorum ki; VATANIM BÖLÜNMEZ BİR BÜTÜNDÜR, PARÇALANAMAZ.

Google News Mudanya Haberleri Telegram MUDANYA Kanalı
Haber Editörü : Tüm Yazıları
Hukukçu| Mudanya Mektubu
YORUM YAZ