İNSANOĞLUUU! TEPEMDEKİ “ATIK YÜKÜNÜ/YÜKÜMÜ” AZALT! YETER ARTIK!
MDEP Marmara Denizi Eylem Planı’nı acilen ve tam olarak “UYGULA”! “DENETİMLERİ ARTIR!
Bak! ne güzel demiş!?! Ekim’in 25’inde, “Ben”, Marmara Denizi’nin Erdek Körfezime dalış yapıp çıktıktan sonra, “Kıymetli bilim insanı” BÜDF Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı Hocanız/Hocamız “Durumumu” görünce “kahırlar içinde!”: “MARMARA DENİZİ’NİN (BENİM) ATIK YÜKÜ AZALTILMALI”!, “DENETİMLER ARTIRILMALI”! *Nokta!
Ve müsilaj sürecine “Ben’im” sadece “yüzüme” bakanlar için de; “Müsilaj ….. deniz şartlarındaki durağanlığının maksimuma çıktığı Ekim ayında başlamaktadır. Bu ayda başlayan müsilaj kış boyunca devam ederek yoğunluk arttığında Nisan ayından itibaren deniz yüzeyine çıkmaktadır. Ancak yüzeyde görülen müsilaj, toplam müsilajın binde biri bile değildir!” demiş.
Akademik kariyerinize helal olsun “Dekan Hocamız”, Benim (Marmara Denizi’nin) halimden anlayan bu son makaleniz için de ayrıca.
“Ben Marmara Denizi!”
MUDANYA Gazetesi’nde yayımlanan; biri İnsanoğlu’na ve diğeri de Marmara Belediyeler Birliği’ne 2021 ve 2024’te yayınlanan iki mektubumla “halimi” bildirmiştim.
Birincisi, 31 Mayıs 2021 tarihinde İnsanoğlu’na: “Ben, Marmara Denizi! Feryad ediyorum, haykırıyorum, yalvarıyorum!” başlıklı mektubumda; “Len, İnsanoolu! Ben, Marmara Denizi”! Yirmi beş milyonsunuz tepemde! Eyi tamam. Ancak, sen her türlü pisliğini ‘arıtmadan’, bana ‘derin deşarj’ edersen, bende hayır mı kalır? Len, İnsanoolu, sen beni “Çöp yutucun” mu sandın, yahu? “Zehir yutucun” mu sandın! Sonra da, sende “hayır” kalmayacak, göreceksin!” demiştim
İkincisi; 26 Ağustos 2024 tarihinde: “Marmara Denizi’nden Marmara Belediyeler Birliği’ne Mektup/dilekçe” başlıklı mektubumda ise; MBB’ne “Ben, Marmara Denizi! “Müsilaj ve Durum Çalıştayı” ve ardından “Beni, Marmara Denizi’ni Kurtarma Kongresi”ni toplayın diye önererek: “Yaa Marmara Belediyeler Birliği! 1000 km’lik kıyı şeridimde adım adım yapacağınız resmi/fiili araştırma çalışmalarınız “hayati önem” taşımaktadır.
Kıyı şeridimde, sahilime “uzak/yakın”, “gizli/açık” “Beni/Marmara Denizi” “katı atık ve veyahut atık su havuzu olarak gayri nizami olarak kullanan” sanayi kuruluşu, büyüklü küçüklü turizm kuruluşu, tabii evsel atık ve daha ila var mı, varsa sayısı kaç?” diye de sormuştum.
“Beni, Marmara Denizi’ni” kurtarmazsan”: Martılarım uçmaz, Yunuslarım geçmez, Yelim esmez, Balığımı yiyemez, denizime giremez ve sandalın üstümde gezemez ‘olduğunda’ anlarsın ‘yediğin tatlıyı’! diyerek bu faslı bitirmiştim.
Tam bu noktada Yazardan Okura önemli dip not: 31 Mayıs 2021 tarihli yazımı yazarken 13 Haziran 2021’deki Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’ne varan hazırlıklardan haberim olmadığı gibi 26 Ağustos 2024 tarihli yazımı yazarken de MDEP’dan bilgim/haberim yoktu.
Prof. Dr. Mustafa Sarı’nın son basın açıklaması ile bilgim/haberim oldu. Kendilerine müteşekkiriz tabii.
“Ben Marmara Denizi”,
Bu soruları sorarken, müsilaj belası başımda “kendi durumumda” bir değişiklik hissetmediğimden mi nedir; aslında 13 Haziran 2021’de Cumhurbaşkanlığı Genelgesi olarak Marmara Denizi Eylem Planı MDEP Koordinasyon Kurulu Resmi Gazete’de yayınlanmış. Koordinasyon Kurulu, en az ayda bir kere toplanmak üzere “ilgili” ÇŞİD başta olmak üzere altı BAKANLIK, İstanbul başta olmak yedi VALİLİK, TÜBİTAK, ODTÜ, İÜ, MBB ve MBB BTK ve de altı BB, TOBB, OSBB, TÇA ve TGİSB, DTD ve TÜÇEV’den oluşmuş.
Yani “Koordinasyon Kurulu” tamam. Ve MPED Koordinasyon Kurulu’nun 2021’de hazırlayıp uygulamaya koyduğu 22 maddelik eylem planı da tamam.
Ve bu da; 27 Haziran 2024 günlü Marmara Denizi Eylem Planı Koordinasyon Kurulu Toplantısı, ÇŞID Bakan İmzalı, Karar Tutanağı(!):
“1. Atıksu arıtma tesislerinin ileri biyolojik atıksu arıtma tesislerine dönüşümü ile ilgili yer tahsisi, imar planı, finans vb. sorunların giderilmesine yönelik ilki 1 ay içerisinde İstanbul’da olmak üzere Marmara denizi havzasında yer alan tüm illerde en kısa sürede sonuç toplantılarının gerçekleştirilmesine, toplantıların sonuçlarına göre çalışmaların Bakanlığımızla koordinasyon içerisinde yürütülmesine,
2. Marmara Denizi havzasında yer alan atıksu arıtma tesislerinde oluşan arıtma çamurları için uygulanabilir bertaraf yöntemlerinin ortaya konulmasına yönelik Bilim ve Teknik Kurulu’nca çalışma yapılmasına,
3. Organize Sanayi Bölgelerine ait atıksu arıtma tesislerinin inşası ve tesislerdeki rehabilitasyon çalışmalarının bir an önce tamamlanmasına yönelik Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nca ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nca takibinin yapılmasına,
4. Havzadaki atıksu arıtma tesislerinin planlama aşamasında arıtılmış atıksuların yeniden kullanımı hususunun dikkate alınmasına, karar verilmiştir“ denilmekte.
Yani geçen üç yılın sonunda MDEP KK Toplantı Karar Tutanağı da tamam!
Yorum Okurun…
İşte tam bu noktada “Dekan Hocamız Mustafa Sarı”; 25 Ekim 2024 tarihli basın açıklamasının “Denetimler artırılmalı” bölümünde “2021 yılında hazırlanarak uygulamaya konulan 22 eylemden oluşan Marmara Denizi Eylem Planı’nın (MDEP) 14 maddesi denizin kirlilik yükünü azaltmakla ilgiliydi.” demekte.
Yani bir yanda Haziran 2021 den Haziran 2024’e üç yılın sonunda MDEP’in 22 maddelik eylem planının ilgili maddelerinin bazılarını tekraren sıralar gibi ÇSİD “Bakan” imzalı MDEP Koordinasyon Kurulu Toplantı Karar Tutanağı,
Öte yanda da “Kıymetli Dekanımız” Prof. Dr. Mustafa Sarı’nın “…Üzülerek belirtmek gerekir ki, MDEP etkin şekilde uygulanamadığı için denizin kirlilik yükü azaltılamamış ve müsilaj yeniden Marmara Denizi’ni tehdit eder hale gelmiştir” beyanatı.
Bir bilim insanı için ne kadar hazin bir saptama. Ne kadar acı!
Yorum Okurun!..
Buradaki durumu/halimi “Ben, Marmara Denizi” kime nasıl sorayım?
Ve, “Ben(im), Marmara Denizi” bu son mektubumu kaleme alıveren yazar, vatandaşınız olarak hangi Bakanlığa, hangi Makama nasıl sorsun?
Neyse biz “Dekan Hocamız Mustafa SARI”nın “MARMARA DENİZİ’NİN ATIK YÜKÜ AZALTILMALI” ve ardından da “DENETİMLER ARTIRILMALI” fasıllarına son olarak geri dönersek:
1)”Atık Yükü” faslında: Ülke endüstrisinin yarısından fazlasının Marmara Denizi çevresinde kümelenmiş olduğunu vurgulayıp,sanayi atıkları ve Marmara Denizi’nin durumuna işaret ediyor. Sonra da “yoğun tarımsal faaliyete vurgu yapıp, kullanılan gübreler, tarım zehirleri ve akarsu ağı ile denize ulaşan atıklar”a dikkat çekiyor.”
Bu iki vurgulamadan sonra da “Atık Yükünün azaltılması” gerekliliğine, tüm diğer bilim insanlarının da referansıyla!…
2) “Denetimler Artırılmalı” faslında da:
“…Müsilaj yeniden Marmara Denizi’ni tehdit eder hale gelmiştir” beyanatını yukarı da işledik.
“…Müsilajın deniz ekosistemine vereceği zararları azaltmaya” ve azaltarak balıkçılık ve turizm başta olmak üzere ekonomik kayıpları sınırlandırmaya vurgu yaparak,“MERKEZİ VE YEREL YÖNETİMLERİN ACİLEN HAREKETE GEÇMESİ ŞARTINA” vurgu yapmış.
Ve de Denetimlerin Artırılarak, Marmara Denizi’ne ulaşan tüm kirlilik kaynaklarının (nehirler dahil) kontrol altına alınmasına ve de her türlü arıtılmamış atık deşarjın acilen durdurulması gerekliliğine kesin vurgu yapmış Dekan Hocamız Mustafa Sarı.
“Ben, Marmara Denizi!
Dekan Hocamız Mustafa Sarı, Erdek sahilimden üzerinde dalgıç kıyafeti ile “Beni” “muayene etmek” için dalıp çıkıp, daha deniz suyum dalgıç kıyafetinden süzülürken ulaştığı teşhis/tanı sonuçlarına göre yazdığı rapor ve reçetemde: “Marmara Denizi’nin (Ben’im) Atık Yükü Azaltılmalı ve Denetimler Artırılmalı” kesin hükümlerini içeren beyanatını açıklamış! Helal olsun.
BÜ Denizcilik Fakültesi Dekanlığı ile Profesörlüğü ile var olsun.
“Dekan Hocamızın” bu kesin hüküm içeren beyanatını duyan; tepemde uçup duran martılar, içimde ki balıklar, diplerimde ki mercanlar, süngerler, istiridyeler, midyeler ve büyükleri pinalar bayram ediyorlar sanki “hastalığım” hemen iyileşecekmiş gibi.
“Ben, Marmara Denizi!” Dekan Hocamıza bu kesin hükümlü beyanatından dolayı tüm canlılarımla müteşekkiriz, hatta “Ben’im” “sağlığımın” kadrimi kıymetimi bilen insanoğulları da birlikte.
EVET, “MARMARA DENİZİNİN” BANA “Yazarına” YAZDIRDIĞI ÜÇÜNCÜ MEKTUBU da BURAYA KADAR. UMAR VE DİLERİM MARMARA DENİZİNİN “KARALARI BAĞLAMIŞ” SON MEKTUBU OLUR!
Değerli okurlar, bendeniz bu“fakir”; Dağı/Yaylayı/Ovayı/Gölü/Nehiri ve Denizi “yaşayagelmiş” ve iş hayatında sanayinin içinden geçmiş, bir Doğa Bilimleri ve Halk Bilimleri “Talebesi” olarak 2021 bu yana gözlemlerimle “len, Marmara Denizi’ne n’olyo? Hasta yalım, dilimi eşşek arısı soksun, ölümcül mükün, çaresi yokmukun? diye kaleme almıştım Marmara Denizi yazılarımı.
Yukarıda geçtiğim; İnsanoğluna ve Marmara Belediyeler Birliğine Mektup’larımdaki çağrımın zamanlama açısından denk gelmiş cevabı gibi, kendisi ile şahsen tanışlığım olmayan,
“Dekan Hocamız” Prof. Dr. Mustafa Sarı’nın 25 Ekim 2024 tarihli bu son beyanatını okuyunca, Marmara Denizimiz ve insanoğlu dahil yaşam tarzı ve hayat verdiği tüm canlıları
açısından olmazsa olmaz kabilinden kesin hüküm içeren cümlelerine saygı ile “bende böyle böyle yazmıştım” diye bu üçüncü “Ben, Marmara Denizi! 3” yazımı kaleme aldım “Doğa/Deniz Tutkumuz/Heyecanımız” ile. Umarım “talebelik haddimizi” aşmamışızdır “Dekan Hocamız Prof. Dr. Mustafa Sarı’nın kesin hükümlü akademik beyanatı karşısında.
TAM BU NOKTADA;
Devlet Kurumlarımız Marmara Denizi konusunda da üzerlerine düşen vazifelerini yapmalıdır ayrı mesele de ;
MARMARA BELEDİYELER BİRLİĞİ MBB hem kurumsal, hem de yönetim olarak ÇAĞLARI AŞAN TARİHE GEÇMEK İSTİYORLARSA, MARMARA DENİZİ’Nİ KURTARMAK İÇİN“Marmara Bölgesi’nin İnsanlarını” harekete geçirmek için; başta büyükşehir/il/ilçe Belediye Başkanlıkları olmak üzere, 13 Haziran 2021 günlü CBK Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’ndeki tüm kurum ve kuruluşları harekete geçirmek için ne gerekiyorsa YAPMALIDIR! Nokta!
Bu noktada; Marmara Bölgesinin İnsanlarını harekete geçirmek için eylem/tanım/iş konusunda tek yolun selfi çekim sonuçlu “farkındalık eylemleri” olmadığı da açıktır.
Neden MBB ne yüklendim? Bakınız, CBK haziran 2021 den, bi tesadüf, MDEP/ÇŞİD haziran 2024’e tam üç yıl geçmiş. Ve Haziran 2024’teki MDEP KK Toplantı tutanağı, Haziran 2021’deki 22 maddelik MDEP’nın uygulamaya geçilmiş özeti sanki. Biz cahiliz böyle anladık.
Da, bütün bu Marmara Bölgesi’nin 25 milyon kişilik nüfusu ve Marmara Denizi’nin müsilajı konuları bana Türk’lerin Orta Asya’dan göç nedenlerini hatırlatıyor.
Türkmen Soy’danım/Türk’üm de, Oğuz Türklerinin Orta Asya’dan göç nedeni olarak; birinci sırada iklim ve coğrafi koşullar(kuraklık), ikinci sırada nüfus artışı ve üçüncü sırada ise siyasi baskılar yazılır anlatılır. Burada ilk iki nedeni Marmara Bölgemize, Marmara Denizi’mizin müsilajına uygulayın, ortaya çıkan “kör talih mi”? Ağzımdan yel alsın.
Ancak Anadolu’muz/Trakya’mız bir bütün Vatanımız/Yurdumuz bizim.
Vatanımızın/Yurdumuzun her bir karışı gibi olmazsa olmaz parçası/bölgesi
Marmara Denizi!
Ve Marmara Denizi’mizi hayatiyetine kasteden bu müsilaj belasından kurtarmak için gerekli bilgiye sahibiz. Gereğini yapmak ise biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına düşüyor. BURADAKİ ÖN ALMA “CUMHURİYETİMİZİN 101. YILINDA” MARMARA BELEDİYELER BİRLİĞİ’NE YAKIŞMAZ MI?
Yoksa, tüm bu gelişmelerden benim anladığım, önlemler alınmazsa; ekolojik güzelliği, coğrafik güzelliği, iki boğazı ve adaları, musikimizden diğer sanat dallarına kadar ve de siyasetende “tarihi” ile Marmara Denizi, “Marmara Müsilaj Cenneti”mi olacak?
GÖZ GÖRE GÖRE YAHH!
*Kaynak: Demirören Haber Ajansı.