Yenileniyor
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • K.Maraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
--
--
--
--

Günümüzde eğitim-öğretim ve öğretmen (2)855 defa okundu

kategorisinde, 24 Kas 2023 - 21:50 yayınlandı.
Günümüzde eğitim-öğretim ve öğretmen (2)

Ülkelerin gelişmişlikleri; uygulandıkları eğitimin nitelikleriyle orantılıdır. Yani akla, bilime ve çağdaşlığa uygun eğitimle, statik ve soyut bilimlere göre verilen eğitimin ülkelerin gelişmelerinde etkin olmaktadır.

İşte bu gerçeklerin bilincinde olan Atatürk, eğitimin çağdaş, bilimsel ve milli olmasının gerektiğini yaptığı çalışmalarla göstermiştir.

3 Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği) Yasası ile eğitimin devletin planlamasını hedeflemiştir. Ne yazı ki, ölümünden sonra O’nun politikaları, Öğretim Birliği Yasası’nın delinmesiyle terk edilmeye başlamış ve günümüze kadar ulaşmıştır.

Günümüzde çeşitli cemaatlerin temsilciliğini üstlenen dernek, vakıf gibi kuruluşlar eğitimde yönlendirici olmuşlardır. Eğitimin bilimsel ve milli özelliklerinden uzak, artı değer üretmeyen bir eğitim uygulamasıyla, üreten yerine tüketen bireylerin çoğalmasında rol almaktadırlar.

Mevcut Anayasamızın 42. maddesi “Eğitim ve öğretim Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda çağdaş, bilim ve eğitim esaslarına göre devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz” der.

Buna rağmen Cumhuriyetimizin son çeyreğinde eğitim politikaları; bilimsel ve milli özelliğinden uzak, ilgili bakanların kişisel görüşlerine göre şekillendirilmektedir. Oysa eğitimin başında ‘Milli’ sözcüğü yer almaktadır.  Uygulanan politikaların en azından milli olma özelliğini taşımalarına uyulmalıdır.

Uygulanan bugünkü eğitim politikalarından bir kaç örnek verelim… Açık Öğretim Liseleri’ndeki öğrenci sayısında büyük artış olduğunu, Örgün Eğitim Liseleri’nde her yıl azalış yaşandığını görmekteyiz. Yine Diyanet’e bağlı Kur’an kursları sayısının anaokulları sayısından fazla olduğunu, yine örgün eğitim kurumlarından pozitif bilim derslerinin azaltıldığını, din derslerinin çoğaltıldığını yaşadığımız bir dönemi yaşıyoruz. Nerede kaldı Anayasa’mızın 42. maddesi?

Yüksek öğretimde eksikleri kısaca bir kaç örnekle yazalım.

Dünyada ilk 500’e giren üniversitemiz yokmuş! Devletin ürettiği öğrenci (KYK) yurtları ihtiyaca cevap vermiyormuş! Öğrenciler zorunlu olarak cemaatlerin yurtlarına başvuruyorlarmış. Buralarda da adil uygulamaların olmadığını, öğrencilerin çok zor şartlarda barındıklarını, hem sosyal medyadan hem de görsel ve yazılı medyadan öğreniyoruz.

Eğitimin olmazsa olmazı şüphesiz öğretmenlerdir. Öğretmenlik, eski Yunan bilgini Platon’a göre “Tanrı Mesleği” olarak ifade edilmiştir.

Yine, öğretmenlik mesleğinin yüceliğini ve sorumluluğunu Atatürk şöyle ifade etmiştir. “Öğretmenler; Cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcilerini sizler yetiştireceksiniz. Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.”

Ancak, bugün öğretmen yetiştiren doğrudan bir kurumsal yapımız yoktur. Üniversitelerimizin değişik branşlarından mezun gençler “KPSS” denilen Kamu Personeli Seçme Sınavı ve kısa bir eğitim süreci sonunda yapılacak mülakatla öğretmen olabiliyorlar. Olabiliyorlar diyorum çünkü mülakatlar hakkında adil uygulamaların yapılmadığı iddialar çok yaygın.

Yakın zamanda yürürlüğe giren “Öğretmen Meslek Yasası“nın beklenen yenilikleri getirmediği, eğitimin mutfağında olanlar tarafından dile getirilmektedir.

Öğretmenlerin sınıflandırılmasının hem öğretmen arasında huzursuzluğu getireceği, hem de öğrencilerin öğretmenlerine olan güven ve saygıyı zedeleyici endişeler hâkim.

Her öğretmen kendi branşında uzmandır. 1960 öncesi okul (ilk) yöneticileri “Başöğretmen” olarak görev yapıyordu.

Günümüzün yanlış uygulamalarından birinin de “Taşımalı Eğitim Sistemi” olduğunu söyleyebiliriz.

Kırsalda yaşayan halkımızın sosyo-kültürel kazanımlarına destek olacak öğretmeni çektik. Kırsalın aydınlanma mumunu söndürdük. İlkokulu (1. ve 2. sınıf) öğrencilerinin bu sistemde yaşayacakları sıkıntıları göz ardı ettik.

Gelin, en azından 1. ve 2. sınıf öğrencileri için kırsaldaki okulları yeniden eğitime kazandıralım.

Önümüzde yine bir 24 Kasım Öğretmenler Günü kutlaması var.

Öğretmenlik mesleğinin kutsallığı ile bir kaç söylemle geçiştirilen bir gün.

Oysa öğretmende hepimiz gibi bir birey. Maddi ve manevi yönden desteğe ihtiyacı olduğuna, geçinebilmek için boş zamanlarında ikinci bir iş yapacağına, kendini ve mesleğini çeliştirici çalışmalara ihtiyacı var.

Yılda bir kez kutlanan 24 Kasım Öğretmenler Günü‘nde öğretmenlerimize en azından birer maaş üzerinden bir ödüllendirme yapılmalıdır.

Önermesi bir emekli olarak benden, uygulaması devletin temsilcilerinden.

Öğretmen arkadaşlarım; Öğretmenler gününüzü kutluyor, çalışmalarında başarılar diliyorum.

Sevgilerimle.

Google News Mudanya Haberleri Telegram MUDANYA Kanalı
Haber Editörü : Tüm Yazıları
Mudanya Bizim | 47 köy ve mahalleleriyle
YORUM YAZ