Amaç; ulaşmak istediğin yer, nokta, sınır, kısacası vuslatındır.Amaç, harekete geçiren etken, itici güçtür. Amacın doğasında ilerleme vardır, mücadele vardır. Amaç; Enerjiyi, hareketi dağılmadan koruyarak bir noktaya çeker. Amaç yoksa enerji de hareket de güçten yoksun kalır. Çünkü enerjiyi de hareketi de güçlü kılan, tesirli kılan şey aynı noktaüzerine yoğunlaşmalarıdır. Dağılan enerjinin de hareketinde geçerli bir tesiri olamaz. Güçlü bir amacın varsa; uykun da, dinlenmen de, çalışman da, eğlenmen de, yemek yemen de yani kısacası bütün yaşam pratiklerin bu amaca hizmet eder. Amaç; yaşama, süreklilik ve düzenlilik kazandıran güçlü bir motivasyondur. Hep aynı yere düşen su damlası mermer zemini bile deler.
İşlev; amaca ulaşmak için tasarlanan parçalar, kısımlar kısacası yardımcı kuvvetlerdir. İşlev amacı gerçekleştirecek güçlerden, özelliklerden biridir. İşlev bağımsız olamaz amaca bağlı olur. İşlevin kendi içinde amacı olabilir ama asıl amacı varlık sebebi olanbüyük amaca hizmet etmektir. İşlev bağımsızlaşır ve kendini tek amaç olarak ilan ederse o zaman ne kendisi var olabilir ne de varlık sebebi olan büyük amaç tam manasıyla gerçekleşebilir. Fırın, yemeklerin pişirilmesi amacıyla yapılmıştır. Fırının eklentilerinin tamamının işlevi bu amaca yöneliktir. İşlevlerden biri çökerse, çalışmaz ise o zaman yemek pişirme amacını tam manasıyla yerine getiremez. Yada fırının işlevlerinden birini, mesela ocak kısmını ısınma aracı olarak kullanırsak, fırın fırınlığından çıkmış olur.
Eğitimin Genel Amaçlarını:
1-İyi yurttaş yetiştirmek
2- Beden, zihin, duygu ve ruh bakımından sağlıklı, güçlü bireyler yetiştirmek
3-Toplumun ihtiyacı olan meslek erbabını yetiştirmek diye özetleyebiliriz.
Ve bu genel amaçlar yüz yıllar boyunca insanoğlunun tecrübelerinin derlenip, kendi milli değerlerimizle harmanlanması ve en sonunda içinde bulunduğumuz çağın özelliklerinin düşünülüp yorumlanmasısonucu oluşturulmuştur. Amacımız net, varmak istediğimiz yer belli. Verilen, verilmek istenen eğitimin amacı ortada. Enerjimizin, uğraşımızın odaklanacağı, yoğunlaşacağı alan belirlenmiş. Amaç tamam ise amaca varmak için oluşturulan eklentiler (okullar, mevzuat) ve amacı gerçekleştirecek kişiler (öğretmenler, yöneticiler) amaca yönelik olmak zorundadırlar. Çünkü varlık sebepleri Eğitimin genel amaçlarını gerçekleştirmektir. Okullar, öğrencileri Eğitimin genel amaçlarına ulaştırma çabası içerisinde olmalıdırlar.
Eğitimin işlevlerinden sadece birine yoğunlaşıp diğerlerini zayıflatmak Eğitimin Genel Amaçlarına ulaşılmasını engeller. Aynı zamanda eğitimde hastalıklı bir durum ortaya çıkmış olur. Toplumun tamamının eğitim ile doğrudan ya da dolaylı bir bağı vardır. Ve toplumun tamamına yakını, eğitimi, sadece sınavlarda gösterilen başarı olarak biliyorsa, eğitimin diğer işlevlerini olmasa da olur olarak görüyorsa, o zaman oturup çok ciddi düşünmemiz gerekiyor. Eğitimin asıl başarısı Genel amaçlara ulaşma düzeyidir.
Toplumun genelinin, eğitimi sadece sınav başarısı olarak görmesinin geçerli, makul bir sebebi muhakkak vardır. Bir düşünce toplumun ekseriyeti tarafından kabul görüyorsa, bu düşüncenin yaşamda dayanak bulduğu güçlü bir gerçekliği vardır. Gelip geçici bir düşünce toplumun ruhuna kolayca yerleşebilir, ama sürekliliği olamaz. Sürekli bir düşüncenin ortaya çıkması için onun güçlü bir şekilde yaşamda karşılığının olması gerekir. Toplumun genelinin eğitim deyince aklına ilk gelen olgunun sınav başarısı olmasının nedeni çok açık ve nettir. Sınav başarısı; iyi bir okul (akademik anlamda) , prestijli bir diploma ve statüsü yüksek bir meslek demektir. Gerçeklik böyle olunca bütün eğitimsel enerjide sadece sınavlarda gösterilecek başarıya akıtılır ve öyle de olmaktadır. Başarı için değerlendirme‘Sınavdan kaç aldın?’sorusuna indirgenir.
İnsan potansiyel yetilere sahip olarak dünyaya gelir. İnsanın potansiyel yetilerini ortaya çıkarabilmesi için diğer insanlarla bir arada yaşaması gerekir. İnsanın sosyal (diğer insanlarla bir arada) yaşaması bir zorunluluktur. İnsan; ailesinin, çevresinin, toplumunun desteğiyle kendi varlığında bulunan potansiyel yetilerini geliştirebilir. Eğitimde özü gereği, İnsanın potansiyel yetilerini bir bütün olarak gerçekleştirecek uğraşlar dizisidir. İnsan eğitim ile kendisinde potansiyel olarak bulunan yetilerini ortaya çıkartarak hayatta yükselmeye çalışır.
Eğitimi sadece test başarısı olarak görmek, hem insanın varlıksal gelişimine hem de Eğitimin genel amaçlarına aykırıdır. Eğitim bir süreç sonucunda elde edilen kazanımları kapsar. Ve bu kazanımlar bir biri ile ilişkili bir bütünlük ağı içerisinde yer alırlar. Süreç amaca yönelik bütün eğitimsel aktiviteleri kapsar. Bizler süreç içerisindeki kazanımlardan sadece birini görüp, diğer kazanımları görmezden geldiğimizde kazanımlar arasındaki bütünlüğü ve birbirine bağlılığı ortadan kaldırmış oluruz.
Eğitimin başarısı sadece sınavlarda gösterilen başarıya bağlanamaz. Bunun için eğitimsel süreç içerisinde elde edilen kazanımlarında değerlendirmede yer edinmesi gerekir. Öğrenciyi sadece test başarısına indirgeyerek yapılan eğitim tekdüze, mekanik ve bilgiyi depolama uğraşı olur. Öğretmen kitapsal bilgiyi öğrencinin zihnine doldurmak için çabalar. Hangi öğrenci daha çok zihnini bilgi ile doldurmuşsa o başarılı bir öğrencidir. Böyle bir anlayış okulun fiziksel yapısına da yansır. Okullarda kütüphaneler işlevsiz hale gelmiştir hatta çoğu okulda bulunmamaktadır. Okulların çoğunda Spor salonu, çok amaçlı salonlar, kültürel, sosyal ve sportif faaliyetlerin yapılacağı alanlar çok yetersizdir. Çünkü bu alanlara yeterince önem verilmemektedir. Hatta öğrencilerin sağlıklı besleneceği alanlar bile çok yetersizdir.
Öğrencinin eğitimsel süreç içerisinde kazandığı kazanımların tümü eğitimsel değerlendirmede göz önünde bulundurulmalıdır. Öğrencinin disiplini, çevre duyarlılığı, temizlik anlayışı, yapmış olduğu kültürel- sportif ve sanatsal faaliyetleri, toplumsal duyarlılığı, ahlaksal gelişimi gibi kazanımları eğitimsel sonucun değerlendirmesinde yer almalıdır. Yalnızcaöğrencinin akademik düzeyini belirleyen testler değil diğer eğitimsel kazanımlarında eğitimsel sonucun değerlendirilmesinde payı olmalıdır ki eğitimde varlık bulsunlar. Yoksa sadece test başarısını göz önüne aldığımızda saygılı bir öğrencinin ya da çevre duyarlılığı yüksek bir öğrencinin sınavda geçersiz bir not alması onu başarısız kılar. Çünkü değerlendirme sadece testlerdeki doğru sayısına tabii olursa İnsanın diğer gelişim alanları ihmal edilmiş olur. Ama hepimiz içtenlikle biliriz ki saygılı olan öğrenci, çevreye duyarlı olanöğrenciİnsani olarak başarısız değildir ama ne yazık ki mevcut geçerli olan eğitimsel değerlendirmede başarısızdır. İnsani ve eğitimsel değerlendirme paradoksunun trajedisini yaşıyoruz. Ve bunu en iyi öğretmenler hissediyor.
Günümüz dünyasında bilgiye ulaşabilmek gibi bir sorun kalmamıştır. Bilgi depolamayı bırakıp Eğitimin Genel Amaçlarını kapsayan bütüncül bir eğitim anlayışıyla eğitim pratiğimizi geliştirmeliyiz. Çünkü kendimizle çelişiyoruz…
BENCE…