İnsanın canlı olması hasebiyle, her canlı gibi zorunlu temel ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyaçlar giderilmediği takdirde, insan için yaşamın devamı sıkıntıya girer. İnsanın, öncelikli olarak temel yaşam ihtiyaçlarının karşılanması gerekir. Beslenme, barınma, sağlık, neslini koruma bunlar yaşamsal önemi olan ilkel (birincil) ihtiyaçlardır.
Birincil ihtiyaçlar karşılandıktan sonra insani ve suni ihtiyaçlar hissedilebilir. Bunlar karşılanmadıkça İnsanın mutluluğundan bahsetmek anlamsız olur. İnsanın öncelikli sorumluluğu yaşamsal ihtiyaçlarını sağlamasıdır. Aynı zamanda, toplumlarda İnsanların yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayabilecek sosyal alt yapıya sahip olmalıdır.
Mutluluk; eksikliğini duyduğumuz bir şeye ulaştığımızda, hissettiğimiz olumlu duygudurumuna mutluluk denir. Mutluluk; gösterdiğimiz uğraşın, akıttığımız alın terinin hediyesidir. Mutluluk; Varlığımızın topyekûn çabası sonucunda kazanılan duygu halidir. Mutluluk, gösterilen çaba ile de doğru orantılıdır. Verdiğin emek ne kadar büyükse, emeğin sonucunda elde edeceğin mutluluğunda o nispette büyük olacaktır. İnsanoğlu diğer canlılar gibi, belli derecede bir hayat mücadelesine kendisini uydurmuştur, çaba harcamadan tüm istekleri yerine getirildiği zaman insanın yaşamındaki bu çaba eksikliği mutluluk için gerekli öğenin ortadan kaldırılmasına sebep olacaktır.
Çabasız, kolayca kavuşulan isteklerin mutluluk sağlamadığı görülmektedir. Çünkü mutluluğun temel öğesi çabadır. Çabasız elde edilen mutluluğa tek istisna anne sevgisidir. Sevgi en insani ihtiyaçtır. Çocuğun annesinin sevgisini kazanması için hiçbir şey yapması gerekmez, anne sevgisi hiçbir koşula bağlı değildir. Çocuğun yapması gereken tek şey olmak, annenin çocuğu olmaktır.
Anne sevgisi büyük mutluluktur, huzurdur. Bu sevgiyi elde etmek için çaba gerekmez.
İnsan her istediğini elde ettiğinde mutlu olamaz. Her istediğimizi elde ettiğimizde mutlu olsaydık, o zaman yaşam sürekli bir şeyleri elde etmenin yarış alanına dönerdi. Eksikliğini hissettiğimiz şeye ulaştığımızda olumlu duygular hissediyorsak, bu hissiyat uzun bir zaman dilimine yayılarak bütün benliğimizi kaplıyorsa ve çaba sonucu elde ettiğimiz şey yaşamsal niteliğimizi arttırıyorsa o zaman gerçekten mutlu oluruz. Öğrenme isteği, İnsanın varoluşsal özelliğinden kaynaklanan bir istektir. Her insan öğrenmek ister. İnsan öğrendikçe yaşama olan bağlılığı, kendisine olan güveni artar. Böyle bir durum, insanın yaşamının tüm alanlarını kaplayarak, yaşamını daha nitelikli hale getirir. Böylece, insan, daha mutlu yaşam sürer. Kumar isteği her insanda görülmez. Bazılarında görülür. Bu isteğin hissedilmesinin birçok nedeni vardır. Temel nedeninin ekonomik yetersizlik değil ruhsal yetersizlik olduğu uzmanlarca söylenmektedir. Kumar oynamak, insana anlık, geçici bir haz verir. Haz, insanın bilincini geçici olarak donduran uyuşturucu madde gibidir. Hazın etkisi bittikten sonra, İnsan ciddi bir pişmanlık ve ruhunda kirlenme hisseder. Çünkü kumar oynamak ruha olumlu hiçbir duygu katmadığından aksine ruhu boğduğundan, kumar oynayan kişi mutluluk hissedemez. Ayrıca kumar oynamak insanın yaşamsal niteliğini aşağıya çekerek kişinin yaşamsal pratiklerini olumsuz etkiler. Ama kumarbaz için kumarın geçici hazını yaşamak, kişide bir bağımlık yaratır. Haz, İnsanda bağımlılık yapar ve insanı esir eder ama mutluluk İnsanı özgürleştirir.
Reklam şirketleri bünyelerinde birçok psikolog, sosyolog çalıştırırlar. Bu uzman kişiler insanların duygularını nasıl etki altında bırakabileceklerini iyi bilirler. İnsanlarda eksiklik duygusu yaratarak, insanları, eksikliğini hissettiği bir şeye ulaşması için teşvik ederler. Reklamlar insanlarda suni ihtiyaçlar doğurur. İnsanlar reklamların etkisiyle, kendisine empoze edilen oluşturulmuş suni ihtiyacı, temel bir ihtiyaç gibi algılamaya başlar. Eksikliğini hissettiği suni ihtiyaçlarını karşılarsa ya da karşılanırsa mutlu olacağını sanır. Sahip oldukça daha fazla sahip olmaya çalışır. Ama nafile bir uğraştır. Mutluluk çok şeye sahip olmayla ulaşılacak bir duygu durumu değildir. Mutluluk İnsanın varoluşsal özelliğinden kaynaklanan ihtiyaçlarını sağlıklı bir şekilde gidermesi ile ortaya çıkan ruhsal bir ferahlıktır. Sevgi ihtiyacı, öğrenme ihtiyacı, inanma ihtiyacı, kendini kabullendirme ihtiyacı gibi ihtiyaçlar bütün insanlarda görülen ortak ihtiyaçlardır. Bütün insanlar, insanın özünden kaynaklanan bu ihtiyaçları sağlıklı bir şekilde giderdiklerinde, mutlu olmaya daha yakın ve yatkın olurlar.
Diğer ihtiyaçlar yani suni ihtiyaçlar insani ihtiyaçlarımızın giderilmesinde araçsal pozisyonda olabilirler. Eğer sağlıklı bir şekilde suni ihtiyaçlarımızı, insani ihtiyaçlarımızın giderilmesinde kullanırsak o zaman mutluluğumuz için önemli adımı atmış oluruz. Suni ihtiyaçlar, insani ihtiyaçların niteliğinin arttırılması için kullanılmalıdır.
Mesela; bilgisayar suni bir ihtiyaçtır. Bilgisayar, insanın öğrenme ihtiyacının niteliğinin arttırılması amacı ile kullanıldığında doğru yapılmış olur. Suni ihtiyaçlarımızdan özgürlük alanımızı genişletmek için yararlanmalıyız yoksa suni ihtiyaçlara bağımlı olursak (sürekli bir şeylere sahip olma isteği) özgürlük alanımızı daraltmış oluruz. Para insana özgürlük sağlayarak, insanın yaşamsal niteliğini arttırmalıdır. Ama parayı diğer insanları gölgede bırakmak ya da ün ve gösteriş için kullanırsak paranın esiri olmuş oluruz. Böylece, doymak bilmez heveslerimizin peşinden sürükleniriz. Parayı biz yöneteceğimize para bizi yönetmiş olur.
Mutlu olmak elimizde midir? Hem evet, hem hayır. Mutsuzlukların nedenleri; kısmen toplumsal düzende, kısmen bireysel psikolojide bulunur. Dışsal koşulları çok iyi olan biri mutsuzsa, mutsuzluğunun ruhsal durumundan kaynaklandığını söyleyebiliriz. Hatalı dünya görüşü, hatalı ahlak kuralı ya da yanlış yaşama alışkanlığı kişinin mutsuzluğunun nedeni olabilir. Dışsal koşulların olumsuz etkisi de kişileri mutsuz edebilir. Bunun için yapılacak öncelikli şey sosyal düzende iyileştirmeler yapılarak, kişinin yaşam standardının (ekonomik- sosyal) yükseltilmesi olmalıdır.
BENCE…
Yararlanılan Kaynaklar: E. Fromm (Sevme Sanatı) ve B.Russell (Mutlu Olma Sanatı)