Cehaletin egemen olduğu toplumlarda bir takım aksaklıkların baş göstermesi bazı kesimlerce önceleri hoş karşılansa da ileriki yıllarda bu aksaklıkların giderek birikimleri sonucu sebepler ne olursa olsun o toplumların çöküşü de kaçınılmaz olur.
Yüce Önderimiz Atatürk, milli mücadelemizin merkezi olan Ankara’yı başkent yapmasına rağmen Bursa’ya ayrı bir sempati duyardı. O nedenledir ki en çok ziyaret ettiği şehirlerimizin başında Bursa gelmektedir.
Aziz Atamızın 1922’den vefatına kadar geçen zaman içinde Bursa’ya yapmış olduğu 18 ziyaretinin bazıları dinlenmek amacıyla olsa da, çoğu toplumsal gelişmemizin temelini teşkil edecek ortamı araştırmak, sanayi ve ekonomik atılımı gerçekleştirmek amacına yöneliktir. İlk geliş tarihi olan 17 Ekim 1922 günü 21 pare top atışlarıyla karşılanan Atatürk bir konuşma yapar ve “Bursa halkının şahsıma göstermiş olduğu bu içten coşkularından dolayı olağanüstü mutluyum” der. Yine bu gelişlerde yurt genelinde olduğu gibi Bursa sanayi tesislerinin temelleri atılır ya da atılan bu temeller üzerinde yükselen Gemlik Suni İpek, Bursa Merinos, Mensucat Trikotas Dokuma vs. gibi fabrikaların açılışları yapılır. Bu arada ayrıca Bursalı gençlerin sportif faaliyetleri içinde şehir merkezinde modern bir stadyumun yapılmasına maddi ve manevi katkıda bulunur.
Atamızın Bursa’mızla ilgili güzel anılarının yanı sıra kendilerini derinden sarsan bir olay üzerinedir ki sonradan üzerine bir çok farklı görüş ve söylemler yapılmış olan ve tarihimize “Bursa Nutku” olarak geçen yazımı kaleme aldırır.
Nutkun içeriğine geçmeden önce aziz Atamızı sarsan olarak kısaca bir göz atalım.
Batılıların “Türk mucizesi” diye adlandırdıkları Kurtuluş Savaşımızın ardından Cumhuriyet devrimleri de siyasal ve yaşamsal hayatımıza artarda girmeye başlar. Yurt genelinde bazı kesimlerce bu reform hareketleri pek hoş karşılanmadığından sancılı bir geçiş dönemi de kaçınılmaz olur. Ne yazık ki bu hoş olmayan olaylardan biri de güzel Bursa’mızda yaşanır.
Yıl 1932.. Diyanet İşleri Başkanlığı bundan böyle ezanın ana dilimiz olan Türkçe okunacağını kamuoyuna duyurur. İstanbul, Balıkesir ve diğer illerimizden olumlu yanıtlar alınırken, 1 Şubat 1933’de Bursa’da bir grup, Türkçe ezana karşı protesto girişiminde bulunur, olaylar çıkar. O gün Ulucami imamı da vazifesine gelmemiştir. Cemaat Kur’an’dan ayetler okuyarak ibadetlerini yerine getirselerde camiden çıkarken “bu nedir yahu” diyerek Bursa Evkaf Müdürlüğü’ne giderek Türkçe ezan istemediklerini iletirler. Olayların büyümesi üzerine resmi görevlilerce 11 kişi tutuklanır. Bu olayın 3 Şubat günü Atatürk’e duyurulması üzerine bu gösterinin devrimlere karşı bir tür hareket olduğunu ileri sürerek tepki gösterir ve doğru Bursa’ya hareket eder. Bu arada yapılan soruşturma sonucu Bursa Müftüsü Nurettin Efendi, Fabrikatör Gazanferzade Mehmet, Orhan Camii müezzin vekili İsmail Hoca, Ulucamii müezzini Mehmet Hoca, Ulucamii Hatibi Hafız Tevfik, Kasap Yusuf, Arnavut Musa ve Ulucamii Kayyum vekili Yusuf’ta tutuklanır.
Atatürk bu olaydan sonra 5 Şubat gecesi kentin ileri gelen 13-14 kişisini kalmakta olduğu Çekirge’deki mekanına yemeğe çağırır ve bu konu hakkındaki fikirlerini sorar. Sofradaki bir kişi olaylar hakkında bilgi verirken “Efendim Bursa gençliği bu olayları bastıracaktı ama” diye konuşmaya başlamıştı ki, Atatürk bir el hareketiyle bu kişinin konuşmasını keser ve birden parlar. “Bursa gençliği ne demek? Memlekette parça parça, yer yer gençlik yoktur. Sadece ve sadece Türk Gençliği vardır. Öyleyse gençliğe okunmak üzere yaz” der yanındaki katibe ve ekte sunduğum o meşhur Bursa Nutku’nu kaleme aldırır.
*
BURSA NUTKU
“Türk genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, ‘Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır.’ demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, ‘Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir.’ diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, “demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek”
Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, Başbakan’a ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, ‘Ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.’
İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!”
5 Şubat 1933
M.Kemal Atatürk
*
Yararlandığım Kaynaklar :
Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin Yayını “Prusa’dan günümüze Bursa”
Hacı Angı – Atatürk İlkeleri ve Türk Devrimi – Angı Yayınları
Atatürkçü Düşünce Derneği