Yıl 1933… Cumhuriyet’in 80’inci yaşında daha iyisini akıl edemedikleri, yapamadıkları ve yaptıramadıkları için yerine yenisini koyamadıkları, döne döne söylediğimiz o marşın tarihi 10. Yıl kutlamaları tüm dünyadan liderler, politikacılar, haberciler, Cumhuriyetin 10’uncu kuruluş yıldönümüne katılmak ve kutlamak için Türkiye’ye, Ankara’ya akın etmektedir.
SSCB’den Meclis Başkanı Voroşilov gelmiş, beraberinde de kutlamaları filme alacak olan Sergey Yutkeviç de getirmiştir. 29 Ekim günü yerel ve yabancı basın Atatürk’ün 10. Yıl söylevini vereceği kürsünün çevresinde yerlerini almış, belgesel filmciler, kameralarını kurmuş, mikrofonlarını da radyocularla birlikte kürsünün üzerine dizmiştir.
Rus Sergey Yutkeviç, İngiliz, Fransız, Alman velhasıl kapitalist batılı meslektaşlarının teknik donanımını kendi Sovyet Malı kamera ve mikrofonuna kıyasla çok daha gelişmiş olduğunu fark etmiştir. Aletlerin gelişmişliği bir yana malzemeler arasında estetik bir uçurum da vardır. Diğerlerinin ince kablolu zarif mikrofonlarının yanına urgan kalınlığında bir kabloyla kameraya bağlı hantal Rus mikrofonunu yerleştirirken utanır.
Nuh Nebi’den kalma gibi görünen ağır kamerasını yine kol gibi kablolarla elektriğe bağlarken sıkılır. Çaresiz yapar tabi gerekeni ve kapitalist batının alaycı bakışlarını üzerinde hissederek meslektaşlarıyla birlikte Atatürk’ü beklemeye başlar.
Çok geçmeden Atatürk’ün üstü açık arabası görünür. Sergey Yutkeviç, gözünü vizöre yapıştırır ve kamerasıyla arabanın gelişini izlemeye başlar. Atatürk, kürsüye doğru yaklaşırken bir çatırtı kopar Rus kameramanın çevresinde. Ancak Yutkeviç gözünü vizörden ayıramaz ve ne olduğunu anlamaz. Ata kürsüye çıkıp söylevine başlayınca kamerayı kürsüye sabitler ve başını kaldırıp etrafına bakınca diğer meslektaşlarının tası tarağı toplamakta olduğunu görür. Atatürk’ün arabası tüm kamera ve radyo kablolarının üstünden geçmiş. Kapitalist batılı kablolar çatlayıp, patlarken, o kol gibi kalın kablolar dayanmıştır.
Sergey Yutkeviç yıllar sonra SSCB’yi ziyaret eden Türk filmcilerine bu anısını, “O gün ilk kez Sovyet Malları ile övündüm” diye gülerek anlatır.
Yutkeviç unutulmaz Türkiye’nin kalbi Ankara filmini çeken adamdır ve Cumhuriyet’in 10. Yıl kutlamalarıyla ilgili tek film onun filminden başka görsel belge yokluğunun nedeni diğer tüm filmcilerin kablolarının üstünden Atatürk’ün arabasının geçmiş olmasıdır.
Sergey Yutkeviç filmin bir kopyasını bizzat Atatürk’e armağan gönderir.
Türkiye Cumhuriyeti bugün 10. Yıl dönümüyle ilgili tek belgeseli Atatürk’ün ileride, “Dostum Sergey” diye söz edeceği işte bu adama borçludur. Ve Abidin Dino, bir gün Atatürk tarafından Moskova’ya filmcilik öğrenmeye, “Orada bizim Yutkeviç var. Sana yardımcı olur” diyerek gönderir.
Sinema camiamızın değerli yapımcı ve yazar Arif Keskiner bu konudaki anısını şöyle anlatır:
“Sergey Yutkeviç ile 1960’lı yılların sonuna doğru Moskova’da tanıştım ve yukarıdaki anıyı da bizzat kendisinden dinlemiştim” der bir yazısında.
Ülkemizin değerli yazarlarımızdan Sayın Mine Kırıkkanat’ın “He şeye rağmen” isimli kitabından yukarıdaki yazımı henüz bitirmiştim ki, Atatürk ilke ve inkılaplarının yılmaz savunucusu, Cumhuriyet kadını, Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’ın ölüm haberiyle sarsıldım ve gayri ihtiyari olarak kendi kendime, “Cumhuriyet çınarımızın dalından bir yaprak daha ölmezler kervanına katılarak, O da aramızdan ayrıldı” diyebildiğimi anımsıyorum.
Aziz ruhu şad olsun!
Böylesine yüce ruhlu aydın kişiler ebediyete intikal etmiş olsalar da geri de bıraktıkları ışık saçan eserleriyle daima yaşarlar.
-Sürecek-