Yenileniyor
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • K.Maraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
--
--
--
--

Doğaperest… (2)152 defa okundu

kategorisinde, 05 May 2024 - 21:20 yayınlandı.
Doğaperest… (2)

Geçen haftadan devam

Örneğin boyu 160 cm’den kısa olanlar subaylığa alınmıyorsa, bazı özellikleri taşımayanlar da bazı makamlara getirmemeliyiz ya da belirli yetkililerle donatmamalıyız. Bu özgürlüğün kısıtlanması mı, ‘Hayır‘ değildir. İnsanlığın artık şunu iyi anlaması gerekiyor.

Yaşamanın ödenmesi gereken bir bedeli vardır ve hiç kimse ve hiçbir kuruluş doğadan karşılıksız yararlanma hakkına sahip değildir. Bir insanın istediği bir yerde yaşaması bugünkü demokrasi tanımı içerisinde temel hak ve özgürlük olarak tanımlanmıştır. Bir insanın sağlıklı olarak yaşama hakkı da yine temel hak ve özgürlükler kavramı içerisinde güya güvence altına alınmıştır.

Oysa bir insanın ana rahmine düştüğünden itibaren sağlıklı yaşaması için yüzde 21 oksijen içeren bir ortamda olması gerekmektedir. Halbuki bugün pek çok metropolde oksijen üretimi sağlıklı yaşamak için gereken düzeyde değildir. Bu durumda insanların örneğin İstanbul’da elini kolunu sallayarak gelip yerleşmesi hangi hak ve özgürlükle açıklanabilir?

Demokrasi kisvesi altında vadeli çıkarlarınıza bakar… İnsanları ‘sürdürülebilir kalkınma’ yalanlarıyla kandırırsınız. Benim başından beri mevcut demokrasi anlayışına tepki göstermenin kökeninde bu yatıyor.

Belirli bir biyoloji, fizik, kimya bilgisine sahip olmayan insanların oylarıyla yönetimi elinde tutmak, demokrasi değildir. Ortada belirli bir pasta var ve bu pastadan pay alacak kişiler öncelikle kimler olacak? İşte buna genetik bilim cevap veriyor.

Şu anda bir sürü çaba gösterildiği halde belli yerlere gelemeyecek insanların toplumun üst katmanlarına yükseltilmesi pastayı yiyip üretemeyen adamlar çıkıyor ortaya özü doğru, sözü doğru sayın hocamız devamla ülkemizin geçmişinde de bir bilim toplumu olmadığı için bizim hayvanla, bitkiyle ilgili derli toplu yazılı eserlerimiz yok. Hep parça parça yabancıların yaptıkları araştırmalardan bilgiler var.

Örneğin kayısı, nohut, mercimek, badem, kiraz gibi türlerin yüzde 20’sinin çıkış yeri Anadolu’dur ve büyük bir kısmı başka ülkeler tarafından ıslah edilerek kullanılmıştır.

Kirazın, Giresun civarında ortaya çıktığı söylenir; gitti Avrupa’ya ‘Napolyon kirazı‘ olarak döndü bize… Lalemiz için de aynı şey oldu. O da, Hollanda’ya gitti ve Hollanda onu yetiştirdi, şimdi ‘lale‘ deyince ilk akla gelen ülke Hollanda oluyor. Oysa anavatanı Afganistan ile Türkiye arasında bir yer. Neyse ki Hollanda kabul etti Türkiye’den aldıklarını.

Biyoloji merak duygusunu insan olmayı, gelişmeyi araştırmayı sağlayan en önemli bilim dalıdır. Bir Doğa Tarihi Müzesi insanlarda bu bilinci, duyarlılığı geliştireceği için çok önemlidir.

Mesela İngiltere‘de yalnız İngiltere’ye ait bir bitki var. O bitkinin etrafı çevrilmiş, kimse o bitkinin olduğu yere giremiyor. Gelen öğrenciler gelip onu orada görüyorlar. Kutsal bir yer gibi. Oysa ülkemizde 3 bin 100 endemik bitki türü olduğu biliniyorsa da gerektiği gibi koruyabildiğimiz söylenemez.

Sayın Hocamızın ifadesiyle bilimsel araştırmalar gözardı edilerek yapılan barajlar, açılan yollar, dikilen gökdelenlerle tahrip ediyoruz. Sonra da Avrupalı bize ‘barbar’ deyince kızıyoruz!

Adamlar pek de haksız sayılmazlar! Sağlıklı yaşamda önemli ihtiyaçlarınızın başında hiç şüphesiz temiz hava ve su gelir. Bu ikisini üreten de ağaçlar ve bitkilerdir. Ne acıdır ki günümü insanı kendisinin de doğanın bir parçası olduğunu unutmuş olmalı ki halen denizlerimizi kirletiyor, sağlıklı asırlık ağaçlarımızı acımasızca kesiyor, güzelim ormanlarımızı yakıyor, verimli topraklarımızı derelerimizi, akarsularımızı kurutuyor. Sonra da Avrupalılar bize barbar deyince de kızıyoruz!

Google News Mudanya Haberleri Telegram MUDANYA Kanalı
Haber Editörü : Tüm Yazıları
Ankara Mektupları
YORUM YAZ