Dünyada bugüne kadar mezun vermeyen hayat üniversitesinde 50 küsur yıllık iş hayatımda geçirdiğim tecrübelerden öğrendiklerim diyerek söze başlayan ünlü iş insanlarımızdan Koç Topluluğu’nun kurucusu rahmetli Vehbi Koç, “Hayat Hikayem” adlı kitabında (1983) özetle şunları kaydetmişti:
“Savaşlar, ekonomik durumu bozuk olan ülkelerin ve halkının üzerinde çok kötü etkiler yapar. Türkiye 2. Dünya Savaşı‘na girmemekle birlikte bu savaştan büyük çapta etkilendi. İhtiyacımız olan mallar yeterince yükseldi, büyük bir karaborsa başladı. Bu durumlarda piyasada ihtiyaçtan az mal bulunduğu için arz talep kuralı alışverişe hakim oluyor. İhtiyaç sahibi malını kaça bulursa almak zorunda kalıyor. Bu gibi satışlar yasa dışı olduğundan firmanın resmi kayıtlarına geçmiyor. Fatura verilmiyor, devlet de bundan büyük bir zarar görüyordu. Karaborsadan anormal kazanç sağlayan insanlar anormal derecede para harcıyor, bir kısım halk yoksulluktan acı çekerken öbür taraf, zevki sefa içinde yaşıyor. Böylece savaşlar ahlakı o kadar bozuyordu ki, önüne geçmenin imkanı kalmıyor. Hükümet iş sahiplerine kontenjanla bir miktar döviz veriyor. Bu dövizle dışarıdan gelen malları depolarımıza koyuyoruz. Milli Korunma Kanunu gereğince dükkanınıza gelen müşteriye ‘mal yok’ diyemezsiniz. İşte o zaman satıcının vicdanı devreye giriyordu ki, 300 liralık bir malın fiyatı karaborsada bin 500 liraya kadar çıkıyordu. Firma sahibi olduğum 1926 yılından 1936 yılına kadar kendim ve çalışan arkadaşlığımın dürüstlüğü için her türlü yemini edebilirim”.
Ülkemizin yetiştirdiği değerli iş insanı rahmetli Vehbi Koç, kitabında devamla şunları kaydeder:
“2. Dünya Savaşı‘ndan sonra ise güvence amacıyla Merkez Bankası‘nda biriken dövizlerimiz vardı. 1950’de rejim değişti. İktidara gelen Demokrat Parti hükümeti iş adamlarına bol miktarda döviz veriyordu. 1950-1954 yılları arasında uygulanan bu sistemin ömrü kısa sürdü. Nedeniyse eldeki dövizler bitmiş; Hükümet yeni döviz de bulamadığından ithalat ise durma noktasına geldi. Bu devirde kanunsuz iş yapan iş adamlarından büyük para kazananlar (yani karaborsadan) oldu. Fakat hiç biri bu kazançları ve elde ettikleri büyük servetleri koruyamadılar. Döviz kaçakçılığı, vergi kaçakçılığı yapan firmaların başında bulunan sahiplerinin yürekleri hiçbir zaman rahat olmaz. Yaptığı kanunsuz işler aklına geldikçe uykusu kaçar. Kanunsuz yapılan işleri şüphesiz büyük patronun yanında çalışanlar bilir. Onlara karşı patronun boynu eğik olur, her şeylerine göz yummak zorunda kalır. Emirlerinin dinlenmemesine engel olamaz. Firmanın çalışma gücü azalır, anormal kazançlarla, anormal hayat sürüldüğü için israfa alışılır. Çoluk-çocuğun ahlakı bozulur. Kısacası iş çöker, aile çöker, ülke çöker! Halkın ahlakını bozan savaşlar her zaman olmaz. Fakat ekonomik bozukluk başlar ve uzun sürerse o ülkenin bünyesi bozulur. Ülkenin kalkınması için yapılacak işler bir yana bırakılır. Bu kez de ahlaksızlıklarla uğraşılır.”
Doğru söze ne denir?
-SÜRECEK-