Ülkelerin güçlü ya da zayıf olması milletlerin yükselmesi ya da gerilemesi sadece devleti yönetenin adil veya yaramaz olmasına bağlı değildir.
Her yönetici kim olursa olsun, ister iyi, ister kötü kahraman ya da cani her zaman için halkın canında bir candır. Onlar halkın ruhunun kopyasıdır. Onlar halkın yarattıklarıdır. Halk nasılsa, onlar da öyledir. Eskiden beri hep şöyle söylenmiştir. Her millet layık olduğu yönetim ve yöneticilere sahip olur. Ne yazık ki herkes tarafından yanlış anlaşılan bu gerçeği genişletip ispatlamak için size eski bir tarihi ve felsefi tartışmayı anlatmak isterim” diyen ve onu ölümsüzleştiren eseri Akzambaklar Ülkesi’nin yazarı Grigoriy Petrov, 1866-1925.
Milletlerin tarihini kim yaratır? Devleti ve bütün insanlığı ilgilendiren olaylar kim tarafından yönetilir?
Ayrı ayrı fertler tarafından mı ya da İngiliz düşünürü Thomas Carlyle’nin dediği gibi sadece kahramanlar tarafından mı? Yoksa Lev Tolstoy’un savunduğu gibi bütün halkın hedefleri fırtınalı ruhları veya pasifliği sayesinde mi?
Carlyle, Kahramanlar adlı ilginç kitabında ise kahramanın yetişme tarzı ve kültüründen şöyle bahseder:
“Halk kitlelerinin birer balçık yığını olduğunu ve heykeltıraş olmadan öyle kalacaklarını söylüyor. Ta ki ortaya bir sanatkâr büyük insan kahraman çıkıncaya dek… Sezar, Napolyon, Büyük Petro, Sokrates, Hazreti Muhammed bu balçığı eline alarak ona çeşitli şekiller verdiler. İnsanlardan, kitlelerden istedikleri şeyi yarattılar. Sonuç itibariyle Carlyle göre, kısaca halkların ve bütün insanlığın tarihini belirleyen sağlam ruha ve zekâya sahip kişiliklerdir. Yani kahramanlardır.
“Savaş ve Barış” romanının yazarı Tolstoy’a göre de, gerçekten kahramanlar büyük insanlardır, şimşektir. Ancak halk kitleleri hiç de balçık ya da kuru ot tınazları değildir. Onlar şimşeği meydana getiren bulutlardır. Bulut, elektrik yüklüyse şimşek asla çakmaz. Bulut sadece su buharlarının yoğunlaşmış hali olarak kalır. Halk da böyledir. Eğer içinde büyüklük ve kahramanlık varsa halkın arasından büyük insanlar, kahramanlar çıkar. Eğer halk kitleleri soğuk ve rutubetli bir buhar yığını ise güç ondan şimşek çıkaramaz.
Bir toplumun yapısı çoğu kez kenevir bitkisinin ince lifleri gibidir. Önce küçük kenevir liflerini alıp önce ince ince iplikler örülür, ardından 3, 5, 10’nu bir araya getirip tekrar örülür. Sonunda da okyanusların hırçın dalgaları arasında ilerleyen gemilerin sığındıkları rıhtımlara bağlayacak kadar sağlam ve güvenilir halat olurlar. O nedenledir ki, ülkelerin iç huzurunu ve dış güvenliğini sağlamakla yükümlü siyasi liderlerin icraatları de aynı kenevirden halatlar misali sağlam ve tutarlı olmalıdır ki, o ülkede gören ve huzur olsun.
Uzun yıllar Finlandiya da kalmış ve orada yaşamış olan Akzambaklar Ülkesi’nin yazarı Grigoriy Petrov, bu kitabını sanki bizim politika, sosyal ve ekonomik koşullarımızı dikkate alarak yazmış gibidir.
O nedenledir ki yüce Atatürk, bu kitabı okuduğunda bu destansı başarıyı tek kelimeyle hayran olur ve Türkçe’ye çevrilmesini, okullarda özellikle de askeri okulların müfredatına dahil edilmesini önerir.
Türk askerleri ülkelerindeki yaşamı yenilemek için mutlaka bu kitabı okumalıydılar. O vakitler kitap, o kadar çok ilgi görür ki, Kur’an-ı Kerim’den sonra en çok okunan kitap haline getirir. Bu eser tüm yoksulluğu imkânsızlıklara ve elverişsiz doğa koşullarına rağmen bir avuç aydının önderliğinde, askerlerden din adamlarına, öğretmenlere, doktorlardan iş insanlarına kadar her meslekten insanın omuz omuza bir dayanışma sergileyerek Finlandiya’yı ülkelerini geri kalmışlıktan kurtarmak için nasıl büyük bir mücadele verdiklerini, tüm insanlığa örnek olacak şekilde gözler önüne sermektedir.