29 Ekim 1923 – 29 Ekim 2018… Aradan geçen onca yıl geçmiş Cumhuriyetimiz hiç yaşlanmadı; güçlendi, gençleşti, geleceğe doğru yürüyüşüne devam etti ve edecek.
İç ve dışta bir takım olumsuz gelişmelere ulus devleti yerine ümmeti geri getirmek isteyenlere rağmen Türkiye, 29 Ekim sabahından ertesi sabaha kadar bir Cumhuriyet sınavından geçti. Görüldü ki, Cumhuriyet elden gidiyor diyenler, olmayacak duaya amin diyor. Cumhuriyet elden gitmiyor; aksine cumhuriyetin elden gitmesini isteyenler, evden gidiyor.
Türklerin Kurtuluş Savaşı sonunda canlarıyla kanlarıyla kazandıkları zaferlerden kaçıyorlar. Hayallerinde mollalar, din baronları, karılarını köle gibi kullanan şeriat taşeronları var. O sabah görüldü ki, Türk halkı yüzde 190’ıyla Cumhuriyetimizin şaşmaz ve yılmaz savunucusudur. Ölmek var, dönmek yok!
Yüce önderimiz Atatürk, ulusa emanet ettiği Cumhuriyet’in gerçek sahibidir.
İstanbul, Ankara, İzmir, Diyarbakır, Anıtkabir de Taksim meydanlarında kilometrelerce uzayan Türk bayraklarıyla yürüyüşe katılan her yaştan milyonlarca insan cumhuriyetimizin teminatıdır. Hiç kimse boşuna heveslenmesin; bu cumhuriyeti hiç kimsenin onlara bırakmaya niyeti yok. Zaten güçleri de yetmez. Cumhuriyet aydınlığına kavuşmak uğruna oğullarını şehit veren bir babanın deyişiyle, “Biz bu ülkeyi cami avlusunda bulmadık” sözlerini aktaran, bizlere gazetecilik gibi zor ve heyecan verici bir meslekte 50 yılını okurlarıyla paylaşan, ayrıca Martılı Kahve gibi birçok kitabın da yazarı olan ve 2013 yılında aramızdan ayrılan Ada sevdalısı Necmi Tanyolaç’tan başkası değildir.
Ruhu şad olsun.
Şimdide Cumhuriyetimizin efsane Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in, “İyi İnsan İyi Vatandaş” kitabındaki bir alıntıyla yazımıza devam edelim. Himalaya Dağları’nın muhteşem ovalarıyla, Hint Okyanusu’nun ruhlara açtığı sonsuzluklar arasında yer alan Hindistan’ın efsanevi lideri Mahatma Gandi; yaşamı süresince başı açık, yalın ayak, elinde değnek, gözünde gözlük, belinde saatinden başkada hiçbir şahsi serveti olmayan Mahatma Gandi İngilizler tarafından hapse mahkûm edildiğinde hapishane hücresinden halkına şöyle seslenir:
Ruh uyanmadıktan sonra üniversiteler, yollar, trenler, hastaneler neye yarar?
Ataol Behramoğlu üstadımızda şöyle der:
Yaşamak bu yangın yerinde her gün yeniden ölerek
Zalimin elinde tutsak cahile kurban olarak
Savunmak gerçeği, çoğu kez yalnızlığını bilerek…
İnsan kalarak yaşamanın giderek zorlaştığı günlerden geçiyoruz.