İnsanın başına kaldıramayacağı hiçbir şey gelmez diyen Marcus Aurelius Efsanevi Roma İmparatoru aynı zamanda ‘Filozof İmparator’ olarak da tarihe geçmiştir.
Milattan önce 121’de doğan 180 yılında ölen ve 19 yıllık yönetiminde imparatorluk altın çağını yaşadı. Marcus’un yönetim başarıları, bilgeliği ve adalete verdiği önem nedeniyle tarihteki 5 iyi imparatordan biri olarak kabul edilir.
Başarılı imparatorluk süresine rağmen ölümsüzlüğü, kendisi için tuttuğu günlükleri sayesinde yakaladı. ‘Kendime Düşünceler’ ismiyle sonradan kitaplaştırılan notları dünyanın dört bir yanında bilgelik arayışlarının başucu yapıtlarından biri olur. Oysa kendisi filozof olmak isterken ülkenin imparatoru oldu. Sarayında sıkılınca gidip kitap okuyup düşünce günlükleri yazan bir insandı. O aklın dürtülere üstünlüğünü savunan adil ve ileri görüşlü bir imparator olarak tarihte yerini aldı.
Sevgili okurlarım, yazımı bu soran sorgulayan adil, adil olduğu kadar da aydın olan imparator Marcus’un şu sözleriyle devam edelim:
Nedir insana yakışan şeyler? Kendi türünden olanlara nazik davranmak, duyulara güvenmemek doğru düşünceleri yanlış düşüncelerden ayırt etmek, evrensel doğa ve onun kurallarına göre olup biten şeyler üstüne düşünmek.
İlkeli yaşamak için gerekli üç ilke nedir?
İnsan doğasının birinci ilkesi toplumsal yarardır. İkincisi bedenin tutkularına direnmektir. Çünkü aklın başlıca özelliği kendine sınırlar koymak, duyuların ve içgüdülerin etkisine yenik düşmemektir. Bunların ikisi de hayvansal tarafınıza aittir. Akıl ve uşak olmayı değil efendi olmayı amaçlar. Bunlardan yararlanacak şekilde tasarlanmıştır. Üçüncü ilke ise acele hüküm vermeyip yargıyı erteleyip kolay kandırılmaktan kaçınmaktır.
Hayattan tam olarak neler öğrendim? Ne olursa olsun bugün ne kadar kötü görünürse görünsün hayat devam ediyor ve yarın daha iyi bir gün olacak.
Bir insanın üç şey karşısındaki tutumunun onunla ilgili çok şey söylediğini öğrendim.
* Yağmurlu bir gün,
* Kayıp bagaj ve
* Birbirine dolanmış kablolar!
Anne babama ilişkin nasıl olursa olsun bir gün hayatımdan gittiklerinde onları çok özleyeceğimi öğrendim.
Hayatını kazanmakla hayatı yaşamanın aynı şey olmadığını öğrendim.
Hayatın bazen sana ikinci bir şans tanıdığını öğrendim.
Hayatı ellerinde kaleci eldivenleriyle bekleyerek yaşamamak gerektiğini senin de hayata bir şey verebilmenin önemli olduğunu öğrendim.
Bir şeyi tüm kalbimi açarak kabullendiğimde genellikle doğru seçimi yaptığımı öğrendim.
Acılarım olsa bile acı vermemeyi öğrendim.
Her gün birilerine elini uzatıp dokunmak gereğini öğrendim.
İnsanlar sıcak bir kucaklaşmayı sırtlarının dostça sıvazlanmasını seviyor ve onca sene yaşamış bunca yaşa gelmiş olsam da hala öğrenecek çok şey olduğunu öğrendim.
Öğrendim ki insanlar söylediklerinizi unutabiliyor, yaptıklarınızı unutabiliyor ama onlara hissettirdiklerinizi asla unutmuyorlar.