Her zaman doğrunun peşinde olan birlik ve bütünlük içinde yaşamın gerçekleri öğrenerek ve öğreterek mümkün olduğuna inanan, bu konuda özellikle gençlerin üzerinde duran aydın düşünür, sanatçı, yazar, vatansever örnek insan Turgut Özakman… (D: 1.9.1930 – Ö: 28.10.2013)
Yaşamını yazmaya, araştırmaya adayan ve o nedenle de Cumhuriyetimizin 90’ıncı yılında bir durum değerlendirmesi yapma gereğini duyarak zamanın Başbakan’ı, günümüzünse Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’a bir aile büyüğü, içtenliği ve açık sözlülüğü ile kaleme aldığı ve yarım kalan bu mektup aynı zaman herkese, hepimize yazılmıştır.
“Sayın Başbakanım, bu mektup 84 yıllık bir yaşamın gözlem ve bilgi birikimi ile iyi niyetin ürünüdür.
Bu yaz Rize’de Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nde öğretim üyelerine yaptığınız önemli bir konuşmanız var. Orada demiştiniz ki, ‘İlim adamı ilim namusundan, fikir namusundan bedeli ne olursa olsun taviz vermeyen insandır’. Ben bir siyasetçiyim. Eğer biz bile kalkıp bilime ters bir şeyi istiyorsak, ilim adamının şunu söylemesi en önemli görevidir. Öyle değil, böyledir demesi lazım. El pençe divan durup, ferman buyurdunuz efendim dememesi gerekir’. Şu anda biz dünyada bunu yaşıyoruz. Ülkemizde de bunlar yaşandı işte, bunların aşılması gerekir. Bu sağduyulu, ileriyi gören bir siyasetçinin sözleri…
Tutumumu bu konuşmaya göre ayarladım. Aynı zamanda yaşım dolayısıyla bir aile büyüğü içtenliği ve açık sözlülüğü ile davranacağım. Saygıda kusur etmemekle birlikte Türkiye’nin dostu olarak doğruyu söylemekten de kaçınmayacağım. Bunun size dostluk olduğunu düşünüyorum.
Gerçek bir dostunuz sizi uyarsaydı bazı sözleri söylemezdiniz! Bundan hepimiz kazançlı çıkardık diye düşünüyorum.
Sayın Başbakan;
Her şey bir yana, yaşa başa saygı gereği bu mektubu dikkatle okuyacağınıza güveniyorum. Mektupta okumanızı gerektiren çok şey var. İlgi ve dikkatinizi diliyorum; çünkü kritik bir süreçten geçmekteyiz” der ve ilave eder:
“Yaklaşık 3 yıl yurtdışında kaldım. 5 üniversite, onursal doktora unvanı verdi. 2005 ile 2010 yılları arasında pek çok ilimizi gezdim, konferanslar verdim. Dinleyicileri, öğrencileri sürekli ‘Tarihimizi öğrenin’ diye uyardım. Hatta çok yerde yalvardım. Yakın tarihimizi iyi bilsek, birçok sorun çözülecek. Ne yazık ki yakın tarihimiz konusunda çok yaygın ve derin bir bilgisizlik içinde yüzüyoruz. Hiçbir partiye, derneğe üye değilim. Hiçbir siyasi olayda ve tartışmada yer almadım. Bugüne kadar hiçbir siyasi yazı yazmadım. Cumhuriyetin dikkatli, meraklı, dürüst bir tanığıyım.
Sayın Başbakan,
Siz Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanısınız. Türk sözünü niye kullanmıyorsunuz? Türk, Anayasaca milletin adıdır. Milletin adını kullanmaktan neden kaçıyorsunuz? Siz bir işgal kuvvetinin başı değilsiniz ki? Milletin yarısının seçtiği yasal bir Başbakansınız. Sizi seçen milletin adını söylemekten niçin çekiniyorsunuz? Bu sırrı çözmeniz gerekir Nedeni ümmetçilik ise, ümmetçilik imparatorluk siyasetidir. Ulus-devlette ümmetçilik olmaz, millilik olur! Bizim milliyetçiliğimizin özü yurtseverliktir. Ne ırktır, ne din, ne de mezheptir”.
Sevgili okurlarım,
Yukarıdaki satırlar 2013 yılında Cumhuriyetimizin 90’ıncı yılı nedeniyle Diriliş, Çanakkale, Sarıpınar 1914, Cumhuriyet Kronolojisi ve Şu Çılgın Türklerin yazarı Sayın Turgut Özakman tarafından zamanın Başbakan’ı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a ve hepimize hitaben yazılırken, Turgut Bey’in ani vefatıyla yarım kalır.
Bu çok özel, değer taşıyan ve biz okurlara 2014 yılından bu yana buluşturan Bilgi Yayınevi’ne sonsuz teşekkür eder, saygılarımı sunarım.