Ankara’da 30 Ağustos 2024 tarihinde Kara Harp Okulu’nda yapılan mezuniyet töreninden sonra “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye haykıran teğmenler hakkında ordudan ihraç sürecinin başlatıldığını ulusal basından öğrenince her duyarlı Türk vatandaşı gibi ben de yüreğimde büyük bir acı duydum.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel bu konuda; “Türk ordusundaki subayların Atatürk’e bağlı olduklarını bildirmek ne zamandan beri suç sayılıyor?” dedi. Yine CHP Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel ise paylaşımında; “Terör örgütü elebaşısını Meclis’e davet edip bir yandan da Mustafa Kemal’in askerlerini cezalandırmak doğru değildir” dedi.
Türk ordusunda 24 ay askerlik yaparak yasa gereği 95. dönemde tüm yedek subay arkadaşlarım gibi son kez yedek subay teğmen rütbesiyle terhis olmuş bir Türk vatandaşı olarak Türk ordusunun gözbebeği teğmenler aleyhine yapılan bu disiplin (cezai) soruşturmasının asla hukuksal bir dayanağı yoktur. Böyle bir soruşturmanın başlatılması “Türk ordusunun gözbebeği teğmenlere karşı yapılan büyük bir haksızlıktır.”
Ulusal basından öğrendiğimiz kadarıyla CHP Genel Başkan yardımcısı emekli amiral Yankı Bağcıoğlu dönem birincisi teğmen Ebru Eroğlu ve Teğmen İzzet Talip Akarsu’nun disipline sevk edilmesi işlemine karşı şu açıklamada bulundu:
“…..Mustafa Kemal Atatürk’e bağlılıklarını yemin töreninde açıkça dile getiren genç teğmenlere yönelik başlatılan disiplin süreçleri, bu çabaların yeni ve tehlikeli bir halkasını oluşturmuştur. Bu tür girişimler, sadece bireyleri hedef alıyor gibi görünse de özünde ülkemizin savunma gücünü, ordumuzun itibarını ve Atatürk ilke ve inkılaplarına dayalı devlet yapımızı hedef almaktadır…..”
Yine gazetelerden öğrendiğimiz kadarıyla; “İYİ Parti Milli Güvenlik ve Göç Politikaları” Başkanı Dr. Cenk Özatıcı ise “…..Genç subayları bu ifadeleri üzerinden hedef almak ve onları ihraç etmek AKP iktidarının, Cumhuriyetin kurucu iradesi ile bitmeyen hesaplaşmasının bir tezahürüdür. Bu iktidar ve onun yandaşları, geçmişten bugüne ister havuz medyası ile olsun ister sosyal medya trolleri ile ister açıktan olsun ister zımni yollarla her fırsatta Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusunu hedef aldılar. Hazımsızlıklarının temel sebebi budur…..” şeklinde açıklamalarda bulunmuş.
Bu tepkiler gerçekten Türk Ulusunun duyarlı bireylerinin hislerine tercüman olan açıklamalardır.
Bu soruşturma daha 1 hafta önce 86. ölüm yıldönümünde andığımız büyük Atatürk’ün kurucusu olduğu Cumhuriyetimizin temel direği olan “Türk Ordusuna” karşı yapılan “O Şanlı Ordunun Moral Gücünü” zayıflatacak gerçekten büyük ve fahiş bir hatadır.
Çanakkale’de, İstiklal Savaşımızda ve daha 2 gün önce kuruluşunun 41. yıldönümünü kutladığımız şehit kanlarıyla kurulan, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun temelini oluşturan Kıbrıs Barış Harekâtında Türk ordusunda görev yapan subayların içinde (elbetteki bu harekatta şehit düşen diğer tüm Astsubaylarımızın ve Mudanyalı şehidimiz Ali Nahit Gerede örneğinde olduğu gibi Mehmetçiklerimizin de çok büyük şeref payları olduğu kuşkusuzdur) subay sınıfında rütbe olarak en yüksek sayıdaki kayıplar ordumuzun en ön safında savaşan “Mülazım-ı Sanîlerdir” Yani Cumhuriyet Ordusundaki daha sonraki unvanlarıyla asteğmen ve teğmen rütbesindeki subaylardır. Kıbrıs’ta şehitlerimizin mezarlığını ziyaret edenler bu sayı farkını mutlaka fark edeceklerdir.
Yukarıda alıntısını yaptığım Türk Ulusu’nun hislerine tercüman olan bu tepkiler çok haklı ve çok yerindedir.Böylesine bir disiplin soruşturmasının bu teğmenlerin ordudan ihracı ile sonuçlanması daha 1 hafta önce 86. ölüm yıldönümünde andığımız büyük Atatürk’ün kurucusu olduğu Cumhuriyetimizin temel direği olan Türk ordusunun “Moral Gücünü” zayıflatacak, başta aileleri olmak üzere duyarlı her Türk vatandaşının vicdanlarını sızlatacak büyük bir acı ve telafisi mümkün olmayan fahiş bir hata olacaktır.
O büyük Mustafa Kemal’in sadece “Silahlı Askeri” anlamında değil “Çağdaş Eğitim, Bilim ve Fen” alanında da askerleri olduklarını haykıran Türk Milletinin bireyleri ve bu “Yüce Milletin” çelikleşmiş bir ifadesi olan Türk ordusu için O Eşsiz Halaskâr’ın Ankara’daki ebedi istirahatgâhının (Anıtkabir’inin) iç sütunlarında tescil edilen 29 Ekim 1938 günlü eşsiz beyannamesinde bakınız neler söylemiş:
“…..Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferle beraber medeniyet nurları taşıyan kahraman Türk ordusu! Memleketini en buhranlı ve müşkül anlarda zulümden, felaket ve musibetlerden ve düşman istilasından nasıl korumuş ve kurtarmış isen, Cumhuriyet’in bugünkü feyizli devrinde de, askerlik tekniğinin bütün modern silah ve vasıtalarıyla mücehhez olduğun hâlde, vazifeni aynı bağlılıkla yapacağına hiç şüphem yoktur.
Bugün, Cumhuriyet’in on beşinci yılını mütemadiyen artan büyük bir refah ve kudret içinde idrak eden büyük Türk milletinin huzurunda kahraman ordu, sana kalbi şükranlarımı beyan ve ifade ederken büyük ulusumuzun iftihar hislerine de tercüman oluyorum.
Türk vatanının ve Türk camiasının şan ve şerefini, dâhilî ve harici her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni her an ifaya hazır ve amade olduğuna benim ve büyük ulusumuzun tam inanç ve itimadımız vardır. Büyük ulusumuzun orduya bahşettiği en son sistem fabrikalar ve silahlar ile bir kat daha kuvvetlenerek büyük bir feragati nefs ve istihkarî hayat ile her türlü vazifeyi ifaya muhayya olduğuna eminim. Bu kanaatle Kara, Deniz ve Hava ordularımızın kahraman ve tecrübeli komutanları ile subay ve eratını selamlar ve takdirlerimi bütün ulus muvacehesinde beyan ederim.
Cumhuriyet Bayramı‘nın on beşinci yıl dönümü hakkınızda kutlu olsun!…..”
Türk Ordusunun kahraman teğmenleri hakkında yapılacak disiplin soruşturması konusunda Türkiye Cumhuriyeti’nin bu konudaki yetkilileri bir Türk vatandaşı olarak sağduyuya davet ediyor, soruşturma sonucunda adil bir karar vereceklerini umuyorum. Yine kahraman teğmenlerimizin aklanması doğrultusunda karar vermeleri ve bu konuda kendilerine Yüce Tanrı’nın doğru yolu göstermesi için samimi ve içten yakarışlarımla dua ediyorum.